1. doğrudur.

    mesela bir floransalı kadın evde oturup kocasının çamaşırlarını yıkama, yemeğini yapma ve gönlünü hoş etmek zorunda kalmak isterse böyle bir hakka sahip olamaz.

    mesela kendisine tecavüz eden adamla evlenmek zorunda bırakılma özgürlüğü yoktur.

    okumak istese bile okutulmama özgürlüğü yoktur.

    sevişirse toplumda orospu olarak yaftalanma özgürlüğü yoktur.

    açık giyinilirse hakkındaki dedikodulara maruz kalma özgürlüğü yoktur.

    ayrıca ben yaptım siz yapmayın.
    (bkz: don't feed troll)
  2. yozgatlı erkeklerin "hee müthiş tespit amuğagoyyimin" şeklinde degerlendirdigi konu
    burdan çıkaracağımız sonuç; " metni ne kadar zor anlaşılır yazarsanız o kadar marifet " sanmamak lazım.
  3. başlığı görünce kesin bir milletvekili ya da belediye başkanı gene bir şeyler demiş sandığım sonrasında illüzyona mapus bir halde en 'sığ' görülerimin üretisi olan düşünlerim ve ulu bir riyâkârlıkla derhal yadsıdığım, reddettiğim önermedir.


    örsan akbulut, ideametric diye bir kavram kullanır. ölçücülük gibisinden. yani kabaca bir şeyi (bu yönetsel sistem olur, kültür olur) körü körüne taklit etmeme ancak kendi özgül koşullarına gene özgün bir şekilde uyarlama. burada da siyah ile beyaz yoktur. modernite, rasyonalite simsiyah değildir. ^:floransa bu yüzden seçilmiş sanırım.^ nitekim islam dinini yaşayan ülkelerdeki koşullar da şu an zaten değil tarihte de bembeyaz değildi.

    sanırım yozgat'da kadın olmak ilgili herhangi bir tecrübeye dayanılmadan da yapılmış bir önerme. belki çok sığ ya da gerzekçe bak ama sadece şunu söyleyeceğim, yozgat'da 2 tane sinema var, evin 300 m uzakta olsun, yimpaş'taki sinema salonuna tek başına bir kadın olarak giderken maruz kalacağın tacizin, sana edilecek lafları bir düşün isterim. kaçarı yok. bireyin şuurunu ya da kendince hareket edebilmesini, koşullar biçimlendirir. bu durum o kadına normal geliyorsa evet o kadın özgürdür, doğru.
  4. özgürlük toplumsal yaşama uğruna bireylerin pazara çıkarıp sattığı bir üründür. insanların ne kadar özgür olduğunu düşünmek yerine özgürlüklerini ne pahasına sattıklarına bakılmalı. bunun adı da sosyal devlettir. röntgen sırasında önünde kaç kişi bekliyor, hayatı kolaylaştıracak teknoloji ürünlerine ulaşım imkanları ne düzeyde, bilimsel araştırma yapmanın, sanatla felsefeyle uğraşmanın, eğitim almanın önü ne kadar açık bunlara bakmak gerekir.

    özgür yozgat yurttaşı kadınlarımız arp çalmak arzusuna kapılırsa ne olur? hangi bedelleri ödemesi gerekir.

    toplum içinde yaşayan insan hangi koşullarda özgür olabilir? kısacası avrupa insan haklari bildirisi olur, mevlana öğretisi de olur, budizm de olur hangi şehirde daha az bedelle uygulanabiliyorsa oradaki kadın özgürlüğünü daha pahalıya satmış diyebiliriz.

    bizim özgürlükler beş para etmiyor arkadaşlar, yok pahasına satıyoruz umarım fark edilir bir gün. hatta sadece barınma(hayatta kalma) karşılığında veriyoruz desek doğru olur. bunun diğer adı kölelik zaten. ne özgürlüğü?
    abi
  5. bir de edit denmiş, imla denmiş.
    sırf buradan bile bu kadar ciddi bir konuda dalga geçiliyor.

    siz ölmeyi bayılmak mı sanıyorsunuz?
  6. tin adı altında doğu ululama şekli. hegel'in köle efendi diyalektiğiyle baksak bile yanlış. hegel köleye sahip olarak, köle olur sahip der. bunu da özgürlük, mülkiyet, iş her alana uygulayabiliriz. çünkü bir eve sahipsindir ama onun yükümlülüğü vardır. şimdi yozgatlı kadını düşünelim. sahip olduğu hak da mahrum olduğu hak da ayırdına varılamayacak denli karmaşık. floransalı kadın "köleye" sahip olsa da köle değil orantıya göre.

    hıristiyanlığın arkaik kökenleri daha eskiye uzanıyor. ama hıristiyan eleştirisi ve reformu da daha eski doğu coğrafyasından. köleleştiren dinleri daha eski ama bunu aşmaya doğudan önce başladılar. doğu'da böyle bir revizyon bile yok. tinin ardına saklanmaz hukuki haklar.
    sezgi