1. euroleague tarihinin en başarılı koçu.

    laboral maçından sonra soyunma odasında takımdaki tüm oyuncuların anlayabileceği dilde "bir tane kaldı" yazan avrupanın en büyük koçu.

    onun neler yaptığını konuşmaya gerek yok. ama onu merak edenler için niye en başarılı olduğunu şu sözlerle anlatabiliriz: basketbol oynadığı dönem takım antrenmanlarına gitmek onun için çok lükstü. öyle ki, kilometrelerce uzaktaki evinden sahaya gelmek aşırı külfetliydi. toplu taşıma kavramının henüz şehrinde yeni başlamış olması ve maddi açıdan sıkıntı içinde olması, antrenmanlarını evlerinin yanındaki potada yapmasına neden oldu. bir gün babası ona bir bisiklet aldı ve artık takım antrenmanlarına gidebilecekti. takımıyla 2 sezon geçirdi. bu süre zarfında etrafında gördüğü destekle nba seçmelerine katılmak üzere amerikaya gitti fakat şans yine onun yanında değildi.

    geri geldiğinde takımından başkasını düşünemezdi, tekrar borac cacak ekibine katıldı. 2 yıl sonrası partizan'ın yükselen yıldızı keşfetmesiyle beraber partizan ekibine katıldı. daha iyi imkanlarla, daha iyi ekiple, daha iyi koşullarda oynama fırsatı bulmuştu. kariyerinin kalan 7 yılını partizan ekibinde geçirdi. bu yıllar içinde; 1 kez yugoslavya lig şampiyonluğu, 1 kez yugoslavya kupası, 1 kez korac kupası kazandı.

    basketbolun günümüzdeki imkanlarının olmadığını göz önüne alınca, ortalama 25 yıl sürmesi gereken kariyeri 11 yılda son bulduktan sonra partizan ekibinin onu teknik ekipte görmek istemesi ve teklif yapması üzerine partizan'ın başına geçti. 32 yaşında ilk koçluk deneyimini partizan ile yaşayan genç obradovic, 2. yılında euroleague şampiyonluğuna uzandı. o zamanlar turnuvanın ismi fıba euro league'ti. bu şampiyonluk, partizan'ın euroleague'de ki ilk ve tek şampiyonluğu oldu.

    şampiyon kadronun dağılmasıyla beraber partizandaki vakti dolmuştu. sıradaki durak joventut badalonaydı. joventut aralarında jordi villacampa*, raul lopez, rudy fernandez ve ricky rubio gibi isimleri çıkartan ve dönemin güçlü takımları arasında yer alan bir takımdı. obradovic joventut'un tek euroleague şampiyonluğunu da orada geçirdiği tek sezonda kazandırmıştı.

    artık ülkesi için milli takımını yönetmeye hazırlanıyorken karşısına başka bir fırsat çıkmıştı: real madrid. bu süreç, milli takım çalışmalarını bir kaç yıl uzamıştı. real madrid'in 8. şampiyonluğunu kazandıran obradovic, 3 yılda 1 şampiyonlukla madrid'den ayrıldı. benetton, 3 takımla 3 euroleague şampiyonluğu yaşayan koçu takımına almak için mücadelere başlamıştı. yugoslavya milli takımındaki görevini sürdürürken benetton'ın teklifini kabul ederek 2 yıllık anlaşmayı imzaladı. bu süre zarfında imkanların gün geçtikçe iyileşmesi, kulüplerin daha iyi koşullarda, daha iyi salonlarda çalışması, koçların arasındaki rekabet düzeyini de arttırmıştı. fiba dönemi sona eriyor, artık euroleague şirketi organizasyonu üstleniyordu.

    1999 yılında adını euroleague tarihine yazdıracak imzayı attı. panathinaikos ile ilk şampiyonluğunu, organizasyonun değiştiği 2000 yılında kazanan obradovic, panathinaikos'un 6 şampiyonluğunun 5 tanesini kazandırarak, 9 kez finale takımını çıkartıp 8 kez şampiyon olmuş ve euroleague tarihinin en başarılı koçu olmuştu.

    2013 yılında yeni bir maceraya hazırdı. bu kez fenerbahçe'nin projesinde yer alacaktı. bu proje, daha önce üstlendiği görevlerden daha farklıydı. üstelik istanbul'a kupayı ilk getiren koç olmak demek, euroleague kariyeri boyunca karşılaşmadığı sevgi ve ilgiyi fazlasıyla göreceği fenerbahçe taraftarının gönlünün efendisi olmak demekti. tamamlanan ülker sports arena ile gerek avrupa için gerekse dünya için en üst düzey standartları karşılayan bir arena, güçlü bir ekip, ve başında efsane bir koç. bu takım, tüm rekorları kırmak için her şeye sahipti. ve kısa sürede çok şey başardılar. avrupanın en büyüğü olmak için mücadele ettiler fakat bu kezde birileri engel oldu. obradovic kötü giden maçın devre arasında tüm sezonu hatırlatan konuşmasını gerçekleştirdi ve burada olma amaçlarını hatırlattı. taraflı ve adaletsiz yönetilen maçın ardından odaklanılan tek nokta 2017'de kupayı almak. böylelikle 11'de 9 yapmak.

    işte obra faktörü böyle bir şey.
    bir destan.
    efsane.
    ilgaz