1. hem evet hem de hayır olarak cevaplanabilecek sorudur. şöyle ki;

    kişisel kanaatim; kimlerin “zengin” olarak kabul gördüğüne dikkat etmek lazım. çok parası olan mı, alım gücü yüksek olan mı? kapitalist toplumlarda her ikisi de aynı kapıya çıkıyor.
    çok parası olanların doğal olarak oluşturdukları bir bariyer vardır. buna literatürde “barrier de la richie” denir ki, tamamen tarafımdan uydurulduğunu fark etmişsinizdir. kendi dünyalarını kuran paralı toplum-bakın bu da ayrı bir toplum oluşturuyor-kendinden altta kalanların, yani fakirlerin, tamamen kendi zenginliklerini korumak ya da daha da arttırmak için var olduklarına inanır. bu anlamda fakirlerin isyan etmeleri ya da aç kalmaları ya da hak iddia etmeleri zengin toplumu için bir “durgunluk”tan başka bir şey değildir. her nasılsa bu isyan, açlık ya da her ne başkaldırı bir süre sonra yine zenginlerin lehine son bulacaktır. tüm insan hakları zımbırtıları, demokrasi hikayesi vb. zenginlerin daha rahat ve huzurlu bir hayat geçirmeleri için dizayn edilmiş gibidirler.

    zengin insanların topluma adapte olma ya da beraber yaşama gibi talepleri zaten yoktur. bu anlamda herhangi bir üretimin tamamen kendi çıkarları doğrultusunda olması da gayet anlaşılır olabilir. zenginler sınıfının toplumun geri kalanına yaklaşımı “sims” oyunundan hallicedir. fakirler arasındaki herhangi bir değişiklik zengin sınıfın teyidi olmadan gerçekleşmeyecektir. toplumların birbirleri ile olan münakaşaları-daha çok “savaş” diyelim-yine zengin kadronun biz fakirleri meşgul tutmaktan öte geçmeyecek bir senaryosudur. din, dil, ırk ve hatta mezhep gibi ayrılıkların dile getirilmesi ve bunlar üzerinden politikalar üretmek bizler için son derece çirkin olmasına rağmen zenginler sınıfında mantıklı sayılabilecek hareketlerdendir. tüm insanlık tarihi boyunca savaşlar bu ve benzeri sebeplerden çıkmış ve hala devam etmektedir. hiçbir savaş yoktur ki, sonunda birileri zenginleşmesin.

    toplumlardaki intikam, hırs, şehvet, galibiyet, kazanma şevki, müsabaka vb. duygular zenginler tarafından uydurulmuş ve toplumlara değerliymiş gibi gösterilen primitif duygulardır. çok ileri gitmiş gibi olmayacaksam, tüm insanların bir grup tarafından yaratılmış bir senaryonun içindeki oyuncular olduğunu söyleyebilirim.
  2. cevap evet ise; zenginlerin zenginliğinin topluma faydası nedir?
    cevap hayır ise; zenginler toplumun 'ne'sidir?

    ek sorular:

    -tüketebileceğinden daha fazla kazanca sahip olanlar üretim araçlarına ve mülke sahiplik etmekten ve biriktirmekten başka toplum için ne üretebilirler?

    -toplumda üst sınıftan alt sınıfa doğru bir ihanet var mıdır?

    -toplumun yiyecek, barınma, giyinme, güvenlik, eğitim, bilim, sanat, edebiyat, felsefe gibi ihtiyaçlarının hangilerini kimler bizzat üretiyor?

    -hiçbir zenginin tarla sürdüğünü gördünüz mü ya da inşaatta çalıştığını, polislik yaptığını, öğretmenlik yaptığını, kitaplar yazdığını, besteler yaptığını, tiyatro oyunculuğu yaptığını, labaratuvarda deney yaptığını ya da bir felsefi deneme ürettiğini ve halka sunduğunu gördünüz mü?

    ek sorular:

    -türkiye'nin en zengin 100 hatta 1000 ailesinden birine mensup edebiyatçı, filozof, bilim insanı, akademisyen, müzisyen, yazar, şair, yönetmen v.s. var mıdır?

    -hayatını zenginliğinden başka bir şeye adamış zengin gördünüz mü? örneğin sabancı ya da koç ailesine mensup olup bütün ömrünü topluma faydalı üretimlerle geçiren ve paylaşan bir "birey" gördünüz mü?

    -düşünsel ve sanatsal anlamda toplumumuza yön verebilmiş bir zengin var mıdır?
    abi