• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.64)
züğürt ağa - nesli çölgeçen
haraptar adlı köyün haşmetli ağası (şener şen), her gün yeni bir karı isteyen babası abdo'yla yaşadığı yörede egemenliğini sürdürürken her şey tersine gelişir. yanaşmalarının küçük kızıyla gerdeğe giren baba, yaşamını yitirir. köylüler ağanın ürünlerini çalıp satarlar. kuraklık nedeniyle topraklarını da baraj yapmak isteyen politikacılara satarak kendini kente atan ağa, burada da tutunamayacaktır. karısına varıncaya kadar herkesin terk ettiği ağaya sadık kalan yalnızca yanaşmanın kızı kiraz'dır.


  1. o dönem çekilen çoğu filmde olduğu gibi züğürt ağa’da da biraz kendi halinde, değerleriyle yaşamaya çalışan ve öz saygısını kaybetmemeye uğraşan insanları yaşam koşullarının, hatta piyasa koşullarının hiç olmak istemedikleri biri yapması, başta dirençle karşılaşsa da bir şekilde mecbur bırakarak yozlaşmaya ve “uyum sağlamaya” ikna etmesi anlatılıyor. yani, benim gördüğüm, anladığım bu en azından. bir de içinde şener şen’in oynadığı hiçbir film yok ki türk sinemasını başarı merdivenlerinden böyle üçer beşer çıkarmasın, yanılıyor muyum acaba?
    senaryosunu yavuz turgul'un yazdığı bu filmi acayip komik yapan diğer iki karakter de füsun demirel’in oynadığı ağa karısı zana ve erdal özyağcılar’ın oynadığı kekeç salman benim için. aklıma geldikçe güldüğüm replikleri de şöyle yazayım:
    - agam çikküfdeler yuğrulsun mu? (fırsatçı tebelleş kekeç salman)
    - bişey bişey yaptıgınizi gürürsem happinizi falekaya yatırırım! en başta kiraz’ı! (güya kiraz’ı kayırmıyormuş görünmeye çalışan züğürt ağa)
    - benimle de güreş, gır gemiklerimi, çıh üstüme! (hormon tosarması yaşayan ağa karısı zana)
    - geberin la geberin! agaymışş… gıççımın agası… (tomofilli görgüsüz kekeç salman)
    - garım bi çikküfde yuğurmama bile izin vermir! (ona nefes alan hiçbir şeyi sevme hakkı vermedikleri için “çikküfde”yi sevmek zorunda kalan züğürt ağa)
    - ben garı istirem! (satellite misali kulağını çırpa çırpa evrene “garı” sinyali yollayan dede. sonra “dede öldi”)
    - ve tabi, “domatiz… domatiz… hayde domatiz… (sezen cumhur önal olarak söyleyişi )

    bu arada filmin müzikleri atilla özdemiroğlu'na ait olup, insanın içine içine oturur çaldığı her sahnede.
  2. maraba her yerde marabadır zorluk çekmez. peki ya aga öyle mi, aga da her yerde agadır kimlik olarak ama marabası olmayana aga denmez. peki aga, aga olmaktan başka ne bilir ki? tek bildiği çiğköfte yapmaktır. filmin finalinde aga kimliği ile özdeş olan çizmenin satılıp çiğköfte işi için sermaye edilmesi kimlik bunalımının sona ermesini ve aganın şehir hayatında yeni bir kimliğe (çiğköfte ustası) kavuşmasını sağlar.

    burdan anladığımız agalar aga olarak doğar, en kötü ihtimalle çiğköfte satar. marabalar da maraba doğar maraba ölür.

    aradaki uyanıklar da kendince parayı bulur aç gezmez, otomobile falan biner. bunlar da maraba doğup, maraba ölürler fakat tek farkla; kendilerine daha büyük bir aga bulmuşlardır.
    abi