-
kedilerin; dökülüp de hafif rüzgarda uçuşan yaprakların peşinden koştuğu güzel bir sonbahar gününde taşınmıştı bu şehre. her şey tamamdı. açıldığında yatak olan iki çekyat, üzerine çaydanlık bırakılıp izi kalan halı, iç içe geçmiş her biri birbirinden küçük sehpalar, 55 ekran arçelik açma kapama düğmesi bozuk bu yüzden kalem ile açılan tüplü televizyon, satıcının " kitap mı okuyorsun delikanlı " diyerek şaşırıp; bedavaya verdiği kitaplık. iyi fiyata satın aldım dediği buzdolabı, annesinin memleketten gönderdiği üç beş tabak, kaşık. artık yorulmuşdu, biraz uyudu. uyandığında acıkmıştı. yağ ve küf kokan apartman boşluğunun kokusunu içine çekerek markete gitti. ilk alışverişini yapmaya başladı. eve geldi. aldıklarını yeni sildiği dolaplara ve buzdolabına özenle yerleştirdi. çayı yerleştirirken şeker almadığını farketti. çayı şekersiz içiyordu ancak yeni arkadaşlar edinecekti. onlara "ben çayı şekersiz içiyorum siz de şekersiz için " diyemezdi ya. markete tekrar gitti ve şeker aldı.
yaz gelmişti.
çiğdem çitleyen çocukların sesine uyandı. artık o da "çiğdem" demeye alışmıştı. banyoya girdi ardından kahvaltı yapmak için mutfağa yöneldi. masanın üstünde açılmamış şeker paketini gördü. acı acı gülümsedi.