1. yazlarımızın geçtiği sahil kasabasına baban seni gri külüstür arabanızla getirsin diye hayal kurdum kaç sonbahar ve kış ve ilkbahar.

    sen hepsinde geldin. iyi ki de geldin. sahil yolundaki yılların yosun tutup da örseleyemediği taş kaldırımlar bi anda yeşillendi sanki, balıkçı teknelerinin sesi rahatsız etmemeye başladı, sanki mazotla çalışan 27 yıllık motorları aşk şarkıları mırıldanıyorlardı.

    oturduk kaç akşam yanan ateşin çevresinde elimizde şaraplar ve yeni yetmelerin heyecanla çaldığı gitarla hayallere daldık.
    sen yıldızları seyrettin ama ben her seferinde seni seyretmeyi seçtim. sen romantizmi hayallerde aradın, ben sende buldum, gel gör ki anlatamadım.
    puslu gözlerle baktığın yıldızlar her kaydığında bir dilek tutmayı önerdin. sormadım sana ne diledin diye çünkü bizi dilemiş olsaydın hali hazırda elde vardım ben. biz yapacaktı sonuç toplayınca seni bana. ama sen matematiği de sevmiyordun ya, toplayamadın bizi. bir kenarda sen, diğer kenarda ben..

    mevsimler mevsimleri kovaladı, yazlar geldi. oturduk yine senle hep aynı masada. gündüzleri denizin ve biranın ardından ne güzel şeydi seninle gülmek alelade sohbetlerin arasında. akşamları ise senden kaçıp içtiğim rakının anasonundaydın, bense yolun sonundaydım. çok uğraştım, senle seni sensiz bana anlatamadım.
    yılların ve yılların ardından farzet ki birlikte olabilseydik eğer, şu anda ayrıldığın eşinden olan mavi gözlü tatlı kızın bana baba diyor olacaktı. hoş, ikimizin gözleri de yeşil ya nasıl olacaksa mavi gözlü kızımız. farzettim ya her zamanki gibi, farzettim ya hep yaptığım gibi. benim hayalimde yine mavi gözlü kalacak o, ne senin yosun gözlerinin yeşilliği ne de benim açık yeşil gözlerim sana dair olan en güzel saflığı bozmaya yetebilecek hayallerimde.

    yıllar sonra unutuldu sanıyor herkes, adın geçmiyor artık dostlarla lakırtılarımızda.
    velhasılı bir kere açık yüreklilikle dinleseydin beni anlatacaktım amma, "nasip değil imiş", olmadı.
    senle seni sensiz bana anlatamadım.

mesaj gönder