• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.00)
açık toplum ve düşmanları - karl r. popper
birinci dünya savaşı sırasında siyasi sürgünde yazılan ve ilk kez 1945 yılında basılan açık toplum ve düşmanları, 20. yüzyıl'ın en etkili kitaplarından biridir. bertrand russel'ın "demokrasinin kuvvetli ve derin bir savunusu "diyerek selamladığı bu esere, platon, hegel ve marx'ın felsefelerinin merkezden planlanmış siyasi sistemlerinden mündemiç olan tehlikeleri açığa çıkaran efsanevi bir saldırıdır. popper'ın oldukça kolay kavranabilir üslübu, bilgeliği, büyük filozofların fikirlerinin berrak açıklamaları ve günümüzde dünya genelinde totaliter sistemlerin yeniden dirilmeleri, açık toplum ve düşmanları'nın hala devam eden popülaritesini açıklatan üç sebeptir.
(tanıtım bülteninden)
  1. konusunu direkt adından belli olan bu kitapta popper, demokratik bir toplumun oluşmasına engel olan büyük filozofların bazı fikirlerini irdeliyor. putları deviriyor bir anlamda. kitap iki cilt olarak basılmış. ilk cildin konusu platon ve açık toplum ve kapalı toplum üzerine fikirler. ikinci cilt hegel, marx ve sonrası.

    demokrasinin yani açık bir toplumun oluşmasında engel olarak gördüğü fikirlerden platon'un fikirleri ile başlıyor kitaba. platon'un değişimi reddetmesini onun "soysuzlaşma" kavramı üzerinden eleştiriyor. platon'a göre ilk olan tanrısaldı ve sonradan gelen her değişim devleti ideadan uzaklaştırdı. siyasal değişim dahil her türden değişimi durdurmak ister platon. bu yüzden daha eskiye sparta'ya özlem duyuyor platon. yazar, insan ırkının arileşmesini, kölelik düzeninin devamını isteyen kastçı platon'a karşı çıkıyor. onun adalet kavramının toplumsal eşitlik değil, herkesin hakkına razı olması olduğunu söylüyor. platon'un filozof kral gibi fikirleri savunurken hocası sokrates'in düşüncelerini yanlış aktardığını söylüyor. sokrates bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir derken otoritesini bir şey bilmediğini bilmesine dayandırıyordu. bu yüzden sokrates filozof kral değil, bilgiyi seven bir kral düşlüyordu. platon'un düşlediği kral ise bilginin mutlak hakimiydi. her şeyi bilen, diğer insanlardan bilgice üstün olan bir kral tasavvur ediyordu platon. yazar sokrates'in filozof kralı ile platon'un ki arasında büyük bir fark olduğunu düşünüyor.

    aslında platon filozof kral derken, o dönemde filozof olduğunu iddia edebilecek üç kişi olması nedeniyle kendini anlatmaktadır. atina krallarının sonuncusu kodros'tan geldiği için ırkçılığı (altın,gümüş ve demir mayalı insanlar) savunur ve devleti kendi hakkı olarak görmektedir. popper aslında tüm bu devlet ütopyalarına şüpheyle yaklaşılması gerektiğini çünkü kökten değişimin işleri kötüye götüreceğini, her şeyin hesaplandığı gibi olamayacağını ve değişimin eldeki verilerden faydalanarak kademe kademe yapılması gerektiğini söyler. (bizim osmanlı modernleşmesinden bu yana alışık olduğumuz bir tartışmanın konusu bu.)

    ikinci cilt ise aristotales'ten başlıyor. çünkü popper hegelciliğin sürekli değişim (bkz: diyalektik) fikrinin aristotales'ten geldiğini söylüyor. aristotales bir biyologdu ve özün hocası platon gibi şeylerden bağımsız olduğunu düşünmüyordu. ona göre öz şeylerin içindeydi ve bu gizil şeylerin harekete geçmesi ile değişim meydana geliyordu. bu yüzden her şeyi kavrayan öz değişimin ana nedeniydi. bu fikirden yeterince faydalanan ilk kişi hegel olmuştu. "bizim amaç ilke kader dediğimiz şey gizli, gelişmemiş özden başka bir şey değildir." hegel bu değişime platon gibi olumsuz bakmaz. onun diyalektiği iyimserdir. daha iyiye doğrudur. insanın başına gelenlerin yalnızca dış olaylara değil, aynı zamanda kendine, onların karşısında aldığı duruma da bağlıdır. popper'a göre hegel bunu uluslararası ilişkilere kendini ortaya koymak, yani ağırlığını ortaya koyarak dünyaya egemen olmak olarak formülleştirmiştir. "hegelcilik kabileciliğin rönesansıdır." yani. hegel'in devleti yüceltmesini eleştirir yine. (doğu toplumlarının devlete bakışı batı toplumlarının devlete bakışından farklıdır. bizim de alışık olduğumuz bir tartışmadır bu.)

    peki hegel neden böyle açık toplum düşmanlığı yapmaktadır? çünkü prusya koruması altındadır ve prusya kralı friedrich wilhelm'e hizmet etmek istemektedir. hegel'i küçük düşürmek için verilmiş onlarca örnek vardır. en dikkate değerleri schopenhauer tarafından söylenmiş olanlardır sanki. hegel ile schopenhauer arasındaki olayları bu filozofların takipçileri bilirler.

    hegel toplumların itici gücününün, bu değişim gücününün ruh olduğunu söyler. marx ise onu madde olarak yorumlar. yani tüm tarih bir sınıf çatışmasından ibarettir. işçi sınıfı ürettiği emeğin farkında olmalıdır. popper marx'ı eleştirir çünkü marx burjuva diktatörlüğünün yerine proleter diktatörlüğü koyar ve burjuva sınıfı yok olduğunda bir sınıfa da gerek kalmayacaktır. devlet de yok olup gidecektir son aşamada. marx'a göre demokrasi örtük bir burjuva diktatörlüğüdür. çoğu teorisi (artan sefalet, artı değer vesaire) çökmüştür. marx'ın insanı yönü övülmüş yazarca ama o da bir açık toplum düşmanıdır popper'a göre. sesinin böyle yankı bulmasının nedeni söylediklerinin altındaki bu gizli ahlakçılıktır. ikinci cildin büyük bölümü marksizm eleştiri ve son kısımda popper'ın bilgi felsefesi ile ilgili bilgiler var.

    son söz: popper'ın değerlendirmelerini çoğu zaman yerinde kimi zaman eksik bulmakla birlikte özellikle platon ve hegel'e karşı yaklaşımı yüzeysel geldi bana.

mesaj gönder