1. eğer işinizde iyiyseniz ve konuşmayı çok sevmiyorsanız sizin için kötü bir iş görüşmesi olabilir. öncelikle yaptığınız işlerin sizin arkanızda duran destekçileriniz olduğunuzu unutmayın. en iyi tasarım şirketlerinden birinde yaptığım hatayı anlatıyorum.

    bakın ısrarla hatalı olduğumu söylüyorum.

    x şirketinin bir numaralı ismi üniversitemize kariyer günleri dolayısıyla gelmişti. ben o zamanlar son sınıftayım. bahar dönemi. herkesten daha az ders alıyorum çünkü önceki senelerde temizlemiş durumdayım. buna rağmen köklerim sızlıyor çalışmaktan. projenin çiziminden çok grup koordinasyonu belimi büküyor. uyku düzenim bitmiş. uyku hayal olmuş. böyle bir zamanda daha önceden tanıştığımız saygıdeğer işveren okulumuza gelip kariyer günlerinde bölümün güzide öğrencilerine sunumlarını yapıyor. koskaca şirketin sahibi kariyer günlerinde ne işi var diye düşünmeyin. köklü üniversitemizden mezun olan saygıdeğer işveren çok değerli prof.larımızın sınıf arkadaşı. bir rica durumuna gerek kalmamış belli ki. x firmasının en yetkili ismiyle sık sık göz göze geliyoruz. sunumunu yaparken okuduklarım vasıtasıyla bana atıfta bulunuyor. facebook'tan arkadaşız. belli ki yurtdışı serüvenim dahil olmak üzere takip edilmişim. çünkü 3. sınıfta zorunlu stajım için ön görüşmeye xfirmasına gidip bir motivasyon konuşması yapmıştım. şans eseri firmanın sahibine denk gelmem de artık lafı güzaf. 3. sınıfta bana portfolyomu göndermem gerektiğini ve numaramı bırakabileceğimi belirten saygıdeğer yöneticiyle okul, kariyer planları vb konularda konuştuğumu hatırlıyorum. ben bütün üniversitenin her döneminde olduğu gibi yoğun olduğumdan portfolyo yollayamadım. iki hafta sonra okulda sevdiğim bir hocamın beni çağırdığını öğrendim. proje notlarımı inceleyip bir kağıda yazmıştı. seni xfirmasına öneriyorum dedi. birkaç gün sonra telefonum çaldı. xfirmasının sahibi arıyor. üstten ders almam ve sosyal faaliyetlerden kopmadan her yere yetişebilmem hoşuna gitmiş olacak. ben nazik bir biçimde henüz bir staj yeri bulamadığımı ancak düşüneceğimi belirttim. birkaç gün sonra yeniden telefonum çaldı. karar verip vermediğimi bildirmediğimi onların da netleştirmek istediğini, stajım süresince para alacağımı belirttiler. açıkçası bu kadar istekli olmalarının sebebini bir türlü anlayamamıştım. telefonum üçüncü kez çaldığında ki ilk aramadan yaklaşık 2 hafta kadar sonra olmuştu, yurtdışında eğitim programına katılacağımı belirtip yaz tatilinde yaşadığım şehirde staj yapmak zorunda olduğumu söylemek durumunda kaldım.

    evet ilk hatam bu oldu. ailenin yanına gitmek için hayatımın en önemli fırsatlarından birini tepmiştim. ancak pişmanlık denilen boğucu his hiç yanıma uğramadı. neden? çünkü kariyerimin nasıl ilerleyeceğini aşağı yukarı çizmiştim. buna uygun davranmam gerekiyordu. stajımı xfirmasında yapmak buna engel değildi fakat ailemin kararlarıma taş koymaması için dengelemem gerekiyordu(bu başka bir handikaptır. umarım başınıza gelmez). bundan bir sene sonra kariyer günlerinde kanlı canlı karşılaştığımız saygıdeğer işverenin güzel sunumundan sonra gidip tebrik ettim. selamlaşıp hal hatır sorduktan sonra eleman alıcağını belirtip davet etti. okul biter bitmez koşa koşa gitmeden önce arayıp kendimi tanıttım. görüşmeye müsait oldukları günü sordum. pazartesi görüşmeye sözlenildi. günlerden cuma idi ve bir etkinlikte saat 10 civarı bir sms geldi. cumartesi günü erkenden görüşülme şansı var mıydı?

    ikinci hata burada yapıldı sevgili youser'lar. evet tabi ki diye cevaplandırılıp yollandı.

    ertesi gün sabah 8 de ofiste hazır bulundun. işverenden önce, ve hatta bütün çalışanlardan önce oradaydın. nereden bilirdin? gidip ofistekilerle çekingen bir tanışmadan sonra patronla görüştün. patronun işi vardır. patron aracına biner. patron arka koltuğu işaret eder. buyrun der. binersin. sabahın 8inde bir şantiyeden diğerine yol alırsın. şantiyelerde iş kontrolü yapılır. senin hareketlerin halin tavrın burada incelenmektedir. şantiyeler arası konuşulan şeyler bundan bir sene önce staj için yapılan konuşmalardan farksızdır. ben her şeyi hatırlarken tekrar bir görüşmeden ibarettir. kariyer planlarını anlatırsın.

    bir hata da buradadır. kariyer planlarınızda akademik bir ilerleme varsa özel şirketlerden bunu saklamak asli göreviniz olmalıdır. özellikle mimarlık firmalarında gram değeri yoktur. yurtdışından burs falan arıyorsanız hele ki bu ufku size göre normal işverene göre hayal isteklerinizi kendinize saklayın. yeni mezun olmuş çaylak bir mimar olduğunuzu unutmayın. işveren işte bu çaylaklığınızı kullanarak sizden faydalanmaya çalışacaktır. yurtdışında deneyimlediğiniz tasarım fikirlerinizden mutlaka bahsedin. inanın önemli bunlar. her işveren sizi işe almadan önce ona verecekleriniz konusunda bir potansiyel arar. günceli bildiğinizi belli edin. workshoplar konusunda deneyimlerinizi ana hatlarıyla anlatın. gelelim bitirici vuruşa. konuşmayı çok sevmediğimden ve beceremediğimden ve çaylaklığın vermiş olduğu öğrenme isteğinden ve bilmedikleriniz farkında olan siz olarak işvereni sizden daha çok konuşturursanız bilin ki o işyerinde yeriniz en az altı ay deneme süreci olarak başlayacaktır. en azından benim kaybedecek bir şeyim yoktu. az çok birbirimizi tanıyorduk. ve şantiyelerdeki deneyimsiz ve bilgisiz hareketlerinizden günün sonunda toplantı odasında işverenle yanyana kaldınız. aa oysa ki şantiyeleri gezerken işe alındığımı söyleyen başkası mıydı? hayır gel başla demek farklıydı öyleyse. toplantı odasına bütün gün şantiye dolaşmış olarak geri geldiniz. işte konuşma sırası sizde. işvereni konuşturmamanız lazım. o güne kadar yaptığınız bütün işleri sıralayın. ağır şartlara alışık olduğunuz. projelendirme sürecinde kendinize daha çok güvendiğiniz vs vs. durmayın. ben durdum. işveren konuştukça bütün farkında olduğum eksikliklerim bir anda savunmasız kıldı. e zaten bu eksiklikler çalışarak kapatılacak. sonuçta hiçbir üniversitede mimarları şantiyeye gönderdikleri bir eğitim yok. çalışıp öğrenmen gereken şeyler bunlar. ee sıkıntı ne? sıkıntı şu. işverenin bu işleri ilerde yürüteceği mimara ihtiyacı var. senin de işe. öyleyse bu öğrenme sürecini işverenin en kayıpsız şekilde atlatması gerek. bence böyle olmamalı. yani bilmediklerine oranla bildiklerin nerede kaldı? bildiklerinin değeri yok mu? kesinlikle var ve sen bilmediklerinin verdiği sıkıntıyla bildiklerinin kıymetini hiçe saydın. sen saymadıysan bile işverenin bunları önemsemediğini gördün. nasıl mı anladın? günün sonunda işe alındığını sanırken son dakika golüyle, para almadan deneme sürecini kabul ediyorsan pazartesi 8de görüşelim derler. işi almışsındır. özellikle hırslı ve çalışkan biriysen pazartesi oraya gidersin. kaç para alacağın belli değildir. belli olan tek şey vardır. 6 gün 11 saat çalışıp sigortasız yalnızca üç kuruşa çalışacağındır. bu hep böyle devam etmeyeceğini biliyorsundur ama en az 3 en fazla 6 ay bu şekilde çalışacaksındır.

    tebrik ederim. işe başlayıp bütün bu iş görüşmesi sürecinin en doğru kararını verdin. ancak sigortasız şantiyelere kaçak girmek seni çileden çıkardı. 2 ay sonra ayrıldın. bu kadar dayanabildin. 2 ay boyunca pazar hariç her gün bir sonraki gün için dinlendin. işe gitmek için yaşadın. deneyim kazandın. işçinin yarı ücretini alıp işçiyle aynı işi yaptın. sigortanı bile yatırmadılar. kendini sömürülmüş eşek gibi hissettin. zoruna gitti. gitsin. işi öğrendin. 4 ay daha dayanamayacağını anladın ve çıktın. dayansaydın şimdi türkiye şartlarında çok iyi bir para alıp çalışıyordun. ama şimdi işsiz bir lisansüstü öğrencisisin.

    yalın bir iş görüşmesi tavsiyesi yazamadım. çıkarımı içinden sizin yapmanız daha mühimdir. ben hikayemi yazdım. bunun aynısı her yerde olacak değil. ama öğrenmenin karşılığı budur diyecek olanlara da buradan karşı çıkıyorum. benim sigortamı bile yapamayacak kadar adi firmalarda çalışmam. benim asıl kazanımım budur. bana saygı duymayan işverenlere saygınlık hissetmem. evet şu an işsizim. ama illa ki bir iş bulacağım. bulan şanslı insanlardan biri olacağım.

    yakın zamanda bir arkadaşım bir firmanın iş görüşmesine gitti. 1500 tl (yol içinde) para verip sigortasını yapacaklarmış. arkadaşımı beğenmiş ve çalıştırmak istemişler. istanbul şartlarında siz değerlendirin lütfen. iş görüşmesi sırasında işveren yemeklerini evden getirdiğini bazen ofisin mutfağında bazı şeyler hazırladıklarını, temizliklerini kendilerinin yaptıklarını söylemiş. üstü kapalı bir şekilde ofis işlerini de yaptırmak istemişler. buradan o işverenlere sesleniyorum. nasıl bir iş ahlakınız var? nasıl meslektaş olduk sizinle? işler böyle mi yürüyor. umarım aradığınız elemanı bulursunuz. umarım diyorum çünkü proje çizebilen mimar bir temizlikçi bulmak o kadar kolay olmayacaktır.

    son tavsiye; kendi gelişiminizin sınırlarını zorlayamayacağınız işleri kabul etmeyin. kabul ediyorsanız bile kısa süreli olsun. yalnızca işveren sizi seçmemeli. sağlıklı bir iş ortamı için birbirinizi beğenmeniz önemli. iş deneyimim az olabilir ama mutsuz olduğum vakti dikkate aldığımda bana biraz böyle geliyor. yorumlarınız olursa çekinmeden mesaj kutuma atabilirsiniz.

    bahtınız açık olsun

mesaj gönder