1. fikri sınai mülkiyet hakları; kişilerin harcadığı emeğin, ortaya koyduğu yaratıcılığın sonuçları üzerinde hak sahibi olması gerektiği, böylece ekonomik çıkarın temin edileceği ve fikri/sanatsal üretimin özendirileceği görüşüne yaslanır. burada unutturulan, gözden kaçırılan şey; bilginin/sanatsal üretimin salt bir kişinin/grubun çalışması, yaratması, eylemesi neticesinde oluşmadığı, toplumsal/kolektif birikim üzerine inşa edildiği, binlerce yıllık insanlık tarihinin ortak ürünü olduğu gerçeğidir.

    kitap alma davranışımı bu tespit üzerine temellendirmeye gayret ediyorum. yazara, yayınevine, yayın politikasına, toplumsal/kültürel işlevine bakarak ödeme yapıp yapmayacağıma, ne kadar ödeyeceğime dair bir seçicilik oluşturmaya çalışıyorum.

    vakti zamanında yapı kredi’nin yayıncılık şirketi; yayın haklarını ele geçirdiği şiirleri internette yayınlayan siteleri milyarlarca liralık davalar açmakla tehdit etmişti. nazım’ın dizelerini yayınlamak, okumak için yaşamı boyunca mücadele ettiği sermayeden, tekellerden izin alacak, onlara para ödeyecek değiliz diye düşünürüm, yapı kredi’den nazım almayı istemem, önermem. bununla beraber, karaköy altgeçitte sergi açan abiye nazım’ın eski baskıları için atıyorum 100 tl öderim. kitaba, edebiyata düşkünlüğünüzü, gönüldaşlığınızı esas alan bir abidir çünkü; tek tek kitapların fiyatını sormanızdan filan hoşlanmaz, içerikle ilgilenmenizi ister.

    neticede korsan’ın rasyoneli; yaygın biçimde basılıp dağıtılan, tanıtılan reklam edilen, çok satılan, popülerlik kazanmış kitaba, yazara ilişkin olmasıdır. arkasında sermaye grupları da olan büyük yayınevlerinin korsanını almayım diye kasmanın anlamı yoktur. baskı, kağıt, edit, telif, dağıtım her şey dahil 10-15 tl’ye mal ettikleri kitabı 30-35 tl’ye satmasınlar bir zahmet. bastıkları kitapların korsan ayağını da esasen onların kontrol ettiği, yönlendirdiği herkesin malumu. kimse yordam’ın, nota bene’nin, hatta imge’nin, ayrıntı’nınkorsanıyla uğraşmaz zaten.

    muharririn, müellifin emeği/hakkı yayıncılığın mevcut ekonomisi/pazarlama ağları dikkate alındığında esasen yazar ile okur değil, yazar ile yayınevi arasında bir mesele gibi görünmektedir. ülkedeki büyük medyayı geçtim uluslararası medyanın da pompaladığı ve dahi haklarında ciddi intihal tartışmaları bulunan orhan pamukların, elif şafakların korsanını aldık diye onlardan bir şey eksiltmiş olmayız sanırım; yapı krediyle, doğanla aralarında çözsünler artık.

    bu ahval ve şerait içinde orijinalmiş korsanmış düşünmek tartışmak güdüsüyle okuyan paylaşan insanın kimseye bir zararı dokunmaz bence. dediğim gibi bir kitabın korsanı varsa o zaten çok satan, reklamı yapılan, pompalanan, rantable bir kitaptır; öğrenci emekli dar gelirli korsanını aldı diye o kitabın ekonomisi pek fazla değişmez.
    mutlu

mesaj gönder