• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (7.40)
ordet - carl theodor dreyer
golden lion ve golden globe ödüllerine sahip, 1955 yılında çekilmiş, tiyatrodan uyarlanmış bir carl theodor dreyer filmi.
1925 yılında danimarka'nın bir köyünde geçen filmde çitftçilik yapan ihtiyar morten borgen ve ailesinin özelinde din-aşk-ölüm üçgeninde filizlenir film.
  1. dönemine göre değerlendirildiğinde güzel diyebileceğim bir film. lakin arkasına şunu da hemen belirteyim bu film bir sanat eseridir ve konusu itibariyle çağının ötesine hitap edememektedir. bu durum filmi izlerken zorlanmama neden olan, ne anlatıyo abi bu film şimdi bana dememe neden olan bir film. zor bitirdim açıkçası.
    çoğunlukla tek bir mekanda geçen filmde dikkatimi çeken salonda satranç tahtasına kadar düşünülmüş detaylar.
    -çok hafif spoiler bence-
    ve yine johannes'in sandaletle dolaşıyor olması da dikkatimden kaçmadı. evden kaçarken yanına botlarına da alıp gitmesi yine güzel bir detaydı.
    -çok hafif spoiler bitti-
    inanç, mucize, toplumun dine bakış açısı gibi kavramların işlendiği düşünülecek olursa üzerine bir şeyler eklemek gerekir:
    -spoiler-
    son sahnede johannes niye inger'in ölümden geri dönmesi için dua etmedikleri tadında bir şeyler zırvalıyor (evet zırvalıyor). bütün film boyunca durmadan mucizelerden bahseden bu toplum neden bu mucizeyi tanrıdan bekleyemiyor? johannes bütün film boyunca etrafındakilerin inançsız olduğundan söz ediyor ve sonunda bunu kanıtlıyor. yani bir nevi johannes'in mucizesi ile bu topluluğun inancı artıyor gibi bir şey oluyor. burada benim anlayamadığım şey insanların tanrıya daha fazla veya yeterince inanmak için mucizelere ihtiyacı olması mı eleştiriliyor yoksa insanların mucizelerin gerçekleşebilme (ölümden birinin dönmesi kadar büyük mucizelerin) ihtimaline veya tanrının gücüne olan şüphelerimi eleştiriliyor tam anlayamadım. ama ikinci durum geçerliyse harbi sığ film bence.
    - spoiler bitti-
    şu mucizelerle ilgili kendi fikrime gelecek olursak:
    özellikle insanların ramazan ayında tanrıyla olan yakınlaşmaları doğal olarak arttığı için şöyle bir şey gözlemledim: ramazan aylarının yaz aylarına denk gelmesiyle çevremdeki insanların artık "allah kolaylığını verir" tarzı cümleler sarfettiğini farkettim. yada ramazan ayında yağmur yağmasını adeta mucize gibi yorumlayan insanlar gördüm (gördün mü bak allah kolaylığını verdi!). sanki allah hani biz susuz kaldık filan diye biz serinleyelim diye yağmur yağdırıyormuşçasına yapılan yorumlar duydum etrafımdan. ben bu tarz yorumların insanların inançlarının eksikliğinden geldiğini düşünüyorum. yani insanlar inanmak için mucizelere ihtiyaç duyuyor ve mucize uyduruyor. benim dinlerden anladığım kadarıyla inanç için tanrının varlığına dair bir kanıta gerek duyulmamalı. herifin teki gelse tanrının gerçek olduğunu bana anlatsa sonra bunu kanıtlamak içinde bi anda uçmaya filan başlasa ben inanırım. ama bu inancın mantığına ters diye düşünüyorum.
    neyse ramazan yaklaşıyor ve bu geyikler beni çok geriyor cidden. şimdiden içime dert olmuş :).
    son olarak inanç üzerine bir film. ilgililere duyurulur. tabi ki teşekkürler youreads sinema grubu.
    vagus

mesaj gönder