1. erkek kardeşim ve annemle beraber ilçe dolmuşuna bindik. düğüne gidiyoruz. anam gardaşım süslenmiş bense normal kıyafetlerimle yaklaşık yarım saatlik bir yolculuk yapacağız. ilçe dolmuşu olduğu için akşam saatleri birazcık kalabalık olur, daha da zoru insanlar evlerine giderken alışveriş poşetlerini vs hep yanlarında doluşturur. dolmuşta ayakta gitmek yasak olduğundan, daha da önemlisi zor olduğundan (25km bir mesafe vardır) dolmuş doluysa pek kimse binmek istemez. bizle beraber dolmuşun bütün koltukları doldu. efendim şimdi merak ediyorsunuz saçları yapılmış anamın, yakışıklı erkek kardeşimin dolmuştaki durumunu, yok efendim kimseye komik gelmiyor. yaşadığımız güzide kent hoşgörünün beşiği. buna rağmen şehir içi kısa mesafe ya da ilçeye varmadan inecek insanlar kısa sürede dolmuşta ayakta kalınacak boşluğu dolduruverdiler. ayaklarının ucunda poşetler, çantalar ve bir sürü eşya. annem arkamdaki koltukta yanındaki kadınla sohbete başladı (evet dostlar dolmuş bir anda kadınlar gününe yahut kahvehaneye dönüşüyor, kimsenin kimseyi tanımasına gerek yok) güneyde yaşamanın güzelliği sıcakkanlı sempatik insanların varlığıdır bunun yanında hava çok sıcak. içerideki kalabalığın da etkisiyle açılan pencereler annemin fönlü saçlarını yıpratıyordu. bir yandan kısa saçlarını topluyor annem bir yandan konuşuyor. yanımda kardeşim kulaklıklarımızı taktık ve yolculuk başladı. müzik dinlerken etrafı seyretmek ne hoş. yaklaşık yarım saat sonra ilçeye vardık. ancak biz ilçede inmeyeceğiz. yolumuza devam edip sahile gideceğiz. düğün salonu denizin hemen kenarında. ilçe durağından çıktığımız anda dönüp anneme yeri bilip bilmediğini sordum kardeşimin bildiğini söyledi. omzundan parmağımla tıktıklayıp kardeşime seslendim. çulaklığı çıkardı.

    -düğün salonu nerde biliyor musun? diye sordum. biliyorum dedi sağ işaret parmağı kulağında. emin misin bak istersen dayımı arayayım gelip alsın bizi derken yok yok manasında kafasını salladı. bu arada işaret parmağı yerine küs parmağını kulağına götürdü ve bir kazı işlemi daha başladı. napıyosun be iğrenç dedim tiksintiyle. dur be! kulaklık kulağımda kaldı dedi. (anlayamadım tabi ki) ne demek kulaklık kulağımda kaldı? valla kulaklığın plastiği kulağımın içinde kaldı. hayatımda şaşırdığım nadir anlar vardır. işte onlardan biridir. inanmadım. yemin etti. sonra kulaklığın ucundaki plastiğin olmadığını gösterdi. dolmuşun loş ışında bir şey görünmüyordu. kafasını öpecekmiş gibi tutup ışığa yaklaştırıp görmeye çalıştım ama nafile. küs parmağımla bir yoklayayım dedim, dikkatlice dokunup ne kadar içeride kaldığını anlamaya çalışırken nihayet güzel hanımefendilerden biri bir kalem uzattı, şununla çıkarmayı deneyin dedi. hemen yolculardan bir diğeri telefonunun flashından ışık yaptı, küçük bir sondaj işlemine girişiyoruz sandım. ancak daha kötü sonuçlara sebep olabileceğim korkusuyla kalemin pek mantıklı olmadığına kanaaat getirip kalemi denemeden iptal ettim. ön taraftan bir kadın cımbızını çıkardı çantasından. kardeşimin ya sen yapamıyorsun bunda bişi yok çıkarıver nidalarıyla kalktım koltuktan ben yapamam dedim. annemin anlamamış haliyle olan bitenin telaşıyla yapılmış saçı ve güzel kıyafetleriyle yakışıklı kardeşime bakışını gördüm. inanın o an hiç gülmedim. her hatrıma geldiğinde bu sahne karnıma ağrılar girene kadar gülerim. önden cımbızıyla zuhur eden teyze kardeşimin kafasını sol eliyle tuttu, arka koltukta anamın yanında oturan hanımefendinin yaptığı ışık yardımıyla sağ eliyle tuttuğu cımbızla birtakım uğraşlar verdi. kardeşimin beyanı olmadı o an ama daha çok içeri girdi diye bişi duydum. kadın olmuyor böyle deyip kalktı yerine geçti. dolmuş şoförü ilgiyle dikiz aynasından bakıyordu. elbette ona durum açıklanmıştı. sahile vardığımızda ücretimizi ödeyip indik. artık bir başımıza düğün yerine ilerliyorduk. kahkahalar atarak annemin sinirli nidalarıyla kardeşimle yerlere yata yata, karnımızı tuta tuta düğün salonuna vardık. akrabalarla selamlaşırken gülmekten ağlamış olan gözlerimize anlamsız anlamsız baktılar.

    ha sonrası ne mi oldu? teyzemin oğlu ile birlikte sahilden ilçe merkezindeki devlet hastanesine gittik. hemşirelerden birine durumu anlattık, içerideki hemşire odasına yolladı bizi, bir cımbız yardımıyla (kaş cımbızı değildi bu sefer) o plastik çıkarıldı.

mesaj gönder