1. birazda çagımızın etkisi var. yani yalnızlıgın "tükenişi" degil "tüketilişi" ile ilgili. aslında egoist/benmerkezci/boş ve gri bedenler olarak günümüz sisteminde daha işgörür oluyoruz. aynı anda hem tek başına hem de halkanın bir parçası olabilecekken, kapital bizi duvarların içinde ilahlaştırıyor. olay sadece para degil elbet. otorite ve sömürü sadece fiziksel anlamda gerçekleşmiyor. her sabah dügmesine basıp kapattıgın rahatsız edici sesin alarm oldugunu düşünmüyorum. çünkü bu bütün gün içinde acıyla duydugun çıglıgı açıklamıyor. içinde ki çıglıgı kapatamıyor insan. duymamak için kafamızı derslere, işe, alkole veriyor, sürekli bir erteleme çabasına giriyoruz. sürekli 'bir sabah daha, hadi bir sabah daha' diyerek yasamı geçistiriyoruz.

    "vücut bulmus her ruh yalnızlıga mahkumdur" demis aldous huxley.

    guattari'den haneke'ye kadar, hatta biraz daha ilerlersek tolstoy'la amcaoglu olan demirkubuz'a kadar, modernite elestirisi yapmayan bu dünyada bir ben varmısım gibi hissettim. o yüzden huxley abiye selam çakıp şu cümlenin yozlaştırılmasını zevkle üstleniyorum:

    "sonunda ruh bulabilecek her vücut, yalnız kalacaktır."

    işte tam burada bir ahmet erhan dizesi çat kapı!

    -her şey bir acının bilincine varmakla başladı.

mesaj gönder