1. tanrı'nın evrimi
    !---- spoiler ----!

    Modern bir kavganın savaş alanı, çıkar kavgası ve tutku dolu inanç kargaşasının ortasında Tanrı'nın sahip olduğu evrime dair bir deneme. Evrim ve inancı kavga halinde görenlere birkaç cümle kurduk. Bakalım neler demişiz?

    Evrim denilen şeyin insan icadı olduğuna o kadar çok inanıyoruz ki, bu inancımızın da başka bir insan icadı olduğunu göremeyecek kadar kör kalıyoruz. Zaten inançların birçoğunun kör inanç olarak adlandırılmasının sebebi de bu gibi tepkilerdir. Biz beğenmiyorsak, bizden öncekiler beğenmediyse biz de uzak durmalıyız inancı kadar basit bir şey bu. Kargalarla ilgili sözümü aklıma getiriyor her seferinde bu gibi aykırı durumlar; kargayı mı sevmiyoruz, kargayı sevmememiz mi biz öğretildi?

    Evrim de insanın bilimle inancının ortasındaki o kargadan ibaret. Tüm inançlarda ister insan, ister güneş ister ay ilahi yaratıcı olarak görülsün onun gücü her zaman sınırsıza ulaşıp tek tanrılı bir sistem oluşturuyor. Bizler de sanki önceki basit inançlarımızla birbirimizi oyaladığımız yetmiyormuş gibi insanları Tanrı'yla omuz omuza evreni kendimize tatil köyü olarak yaratmış gibi büyük bir kibirle kandırmaya devam ediyoruz. İşte binlerce yıllık bu inanç dönüşümüne Tanrı'nın Evrimi diyorum ben.. Yani en basit doğal gücün altında ezilen insanın doğayı izah ederken büyülü masallar kullanmasına kadar milyonlarca insanın artık kesinkes emin olduğu tekil yaradılış öyküsüne kadar geçen o dönüşüm.

    Bizler kısacık ömürlerimizde asla değişimimize veya değişebileceğimize şahit olamadığımız için o tek yaşamlık şansta bize ne öğretirlerse onu mutlak gerçek kabul edip orada yaşıyor ve onun uğruna ölüyoruz. Büyük bir aşkla Tanrı'yı arayıp bulmak değil bizim amacımız, bizim amacımız en çok kendisine inananı oynayıp insanlığa hükmetmek, inançlara dahi hakim olmak, insanları en içten hisleriyle vurup sömürü düzenine Tanrı'yı katmak. Tanrının verebileceği tüm eşsiz, değerli vaadler bir doğa, evren ve yaşam olarak gözlerimizin önündeyken kendi yarattığımız binlerce boş vaadle birbirimizi kandırmak. "Olması gereken şeylerin adını iyilik yapmak koymak"* tek yaptığımız, içimizdeki kötülüklerin o kadar farkındayız ki! O kadar kolay yoldan çıkıyoruz ki, kendimizi bir yolda yürürken gördüğümüz anda bunu herkese yaymak, övünürken insan öldürmeye varacak kadar kibirle doluyoruz. Çok güzel bir söz vardı bu konuda: "bir inanca delicesine bağlanmak insan dünyası üzerindeki binlercesi inkar etmekten geçer, hiçbirine inanmamakla arasında sadece bir fazla veya bir eksik vardır!"

    Tanrı dünyaya uğrayıp onca yıl ne halt ettiğimizi soracağı güne kadar, evrimleşmeye devam inançlarımızla yaratılan evrende yaratıcılığımızı tüm yıkımları yaratmak için kullanmaya devam edeceğiz her farklı inanç sistemiyle, isminin, liderinin, inananının kim olduğu hiç önemli olmadan. Bizler insan olmanın gereğini iyi, güzel, hoş, mükemmel, naif, içten, yürekten, derinden, yaradandan, yaratılandan ötürü olarak inanmak olduğunu milyonlarca kez söyleyip, bunun yayılması adına milyarlarca kafa kesebilecek kadar vahşi canlılarız. Değişmeyen tek şey bu olacak..

    İnsanı tek bir çiften yaratıp binlerce farklı türde, renkte, şekilde, biçimde çeşitlendirebilen bir yaratıcı varken hala doğal çeşitliliğe inanmayacak kadar kör olmanın ne kadar mutlu bir yaşam olduğunu bilmesem, inançsız biri olduğumu söyleyebilirdim. Ama o kadar deli değilim henüz. O kadar akıllı değiliz. Bizler akıllıların ayakta tuttuğu dünyanın dallarında uyuklayan tembel hayvanlarız. En sevdiğimiz tüm eylemlerimiz vahşice. Ama hala yaşamın vahşiliğine hayranız, vahşiliğe aşığız, vahşice sevip vahşetle inanıyoruz, inanmazsak vahşete uğrayacağımıza derinden güvenerek. Temelde evreni yaratan bir Tanrı'dan, bizim gibi vahşi, sorgulayan, saldırgan, affetmeyi sevmekten vazgeçmezken, hesaba çekmeye doyamayan birer tek Tanrı yaratıp, aslında yaradanın evrenin tamamını oluşturan bir bütünlük olduğunu ve onun parçasının da biz olduğumuzu unutalı çok olmuş. Geç kalmışız Tanrı'yı aramakta, bulduğumuza emin olduğumuz gün!

    !---- spoiler ----!

mesaj gönder