1. ateistlerin neden ateistlikte karar kılar kılmaz intihar etmediklerini merak eden, neden iyilik yaptıklarını kavrayamayan insanlar var.

    bir ateist olarak şöyle bir sonuca vardım.

    öncelikle bu düşüncedeki arkadaşların bazı gerçekleri kabul etmesi gerekiyor. bunun için de gözlerinin etrafını örten at gözlüğü dediğimiz engelleri çıkarıp bir kenara koymaları gerekiyor. bu arkadaşların kavrayış kabiliyetlerini engelleyen en önemli husus dünyanın, evrenin sadece kendi hayal güçleri sınırları içinde bir gerçekliğe sahip olabileceği yanılgısına sahip olmaları. öyle bir şey ki, eğer bir hadise bu arkadaşların mantığına yatmıyorsa, hayal etmekte güçlük çekiyorlarsa hemen "olmaz öyle şey"e bağlıyorlar. ateizme bağlayacak olursak, bu arkadaşlara göre ateist kişi ya trollük yapıyordur ya da sırf kızlara cool görünmek için rol kesiyordur. çünkü hem ateist olup hem de ateist olduğunun ikinci saniyesinde intihar etmeyen bir varlık, bu arkadaşlara göre, var olamaz, çünkü akla mantığa uygun değil.

    böylesi bir yaklaşım yavan bir faşizmin habercisi olduğu gibi (ki pek çok akp milletvekili sadece ateizm konusunda değil ama başka ihtilaf noktalarında da böyle bir bakış açısına sahip - eğer bana mantıklı gelmiyorsa ya troldür ya da gizli bir ajandası vardır!), aynı zamanda dünyanın kendi etrafına döndüğünü zanneden psikolojik bir rahatsızlığa da işaret eder. neyse, geçelim...

    bu konuda üzerinde laf edilebilecek ikinci husus inanan insanın bakış açısıdır. buralarda da geyiğinin döndüğünü hatırladığım pek meşhur bir akıl yürütme var, pascal'ın kumarı diye.

    pascal şöyle diyordu: yaşadığım süre içinde tanrı'ya inandığım için katlanmam gereken külfet o kadar az ki tanrı'ya inanmanın ödülü olan cennetin sonsuzluğuyla kıyaslandığında bu gerçekten hiçbirşey. pascal insanları daha da ikna etmek için sonsuz mutluluğun karşısına çok ağır ama sonlu bir külfeti koyuyordu. matematiksel olarak sonsuz cennet sonlu külfete her zaman galip geliyordu.

    pascal akıllı adamdı ama sanırım islam'ın incelikleriyle pek haşır neşir değildi. çünkü islam ne kadar kötü olursa olsun her müslümana cennet vaat eder.

    bu şu demek: eğer müslümansan, yani islam'ın ve iman'ın şartlarına inanıyorsan, yaşadığın sürede yaptığın kötülüklerin ölçüsünde sonlu bir süre cehennemde yanacaksın ama sonra cennete gideceksin, hem de sonsuz bir zaman kalmak üzere!

    sevgili pascal'ın akıl yürütmesini islam'ın bu özgün koşullarına tatbik edersek bu şu demek: yapabildiğin kadar kötülük yap kardeşim. sen kelime-i şehadet getirdin mi? getirdin. o zaman dert etme. biraz cehennemde yanacağız. evet fena ama olsun. bir sonu var en azından. sonra, sonlu bir süre sonra, cennete yatay geçiş yapacağız.

    kanımca insanlar pascal'ın kumarındaki mantığı düşünerek değil ama bilinçaltında hissederek tanrıya inanıyorlar. ama çok benzer şekilde, belki hepsi değil ama daha akıllıları, pascal'ın mantığında yer alan yukarıda anlattığım boşluğu, yine belki bilinçaltında hissedip sonsuz kötü oluyorlar.

    allah'ın adını anarak hareket edip akıl almaz kötülükler yapanlar... bilmem anlatabildim mi?

    konuyu tekrar ateizme bağlamak üzere ateistin bakış açısını özetleyim. ateistin kendini avutacağı bir cennet yok. ikinci bir şansı yok. ateist bu dünyada mutlu olmak zorunda. inanç sahibi arkadaşların teşvik ettiği gibi intihar etmesinin bir anlamı yok.

    peki kötülük yapmaktan zevk alan ateist olur mu? tabi ki. ancak inananlardan daha az. daha az olmasının birinci nedenini yukarıda anlattım. ikinci nedeni ise evrim ile alakalı. insan evrimleşmesi sürecinde toplumsal uyum ile alakalı genlere sahip olan insanlar hayatta kalabilmiş ve bu genleri sonraki nesillere aktarabilmiştir. yani içinde yaşadığımız toplumun ezici çoğunluğunda bu genler mevcuttur. toplumsal uyum dürtüsü insanın doğal olarak, başka bir tetikleyiciye ihtiyacı olmadan sahip olduğu bir dürtüdür. yani herhangi bir din olmadan da uyum içinde yaşayabilirdik (ki böyle toplumlar var. ilkel toplumlar bir yana bugün dünyadaki en ateist toplum %70'in üzerinde bir oranla çek toplumudur). dolayısıyla toplumsal uyum için me dine ne de başka bir şeye ihtiyacımız var. din, milliyetçilik gibi kavramlar bir toplumu bir arada tutmak için değil, toplumları birbirinden ayırt etmek için, yarıştırmak için ve en nihayetinde savaştırmak için kullanılıyor. aynı dinin içinde farklı mezheplere sahip toplumlar bile birbirine diş biliyorlar - vakti zamanının hıristiyan mezhepleri, şimdinin islam mezhepleri gibi. ateistin ise böyle bir tasması yok birilerinin ip takıp çekiştirebileceği. dolayısıyla ateist, insanın doğasındaki toplumsal uyum dürtüsünü dolaysız olarak pratiğe geçirecek bir kişidir. din ise insanın bu doğasını hem bulanıklaştırıyor hem de islam özelinden bakıldığında insanın kötülük yapma serbestisini arttırıyor.

mesaj gönder