• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.09)
Yazar franz kafka
dava - franz kafka
kendisine inanmazlarsa, bu çok normaldi, tanık olarak bayan grubach`ı, ya da şu anda odasının karşısındaki pencerede olan iki yaşlı insanı gösterebilirdi. kendisini gözcülerinin yerine koyan k. odasına gönderilerek yalnız bırakıldığı için şaşırmıştı. burada rahatça intihar edebilirdi fakat bunu yapmaya ne gerek var, diye düşündü. bu iki gözcü yan odada kendi kahvaltısını yiyorlar diye canına kıyacak hali yoktu şüpesiz! istese bile, intihar etmeyi öyle anlamsız, öyle saçma görüyordu ki, bunu asla yapamazdı. şu gözcülerin çok dar beyinli oldukları böylesine belli olmasaydı, aynı nedenle onu yalnız bırakmakta bir neden görmedikleri düşünülebilirdi. canları isterse ona bakabilirlerdi! o zaman, küçük gömme dolapta sakladığı yıllanmış şarabı almaya gidip kahvaltı niyetine bir kadeh, cesaretine kavuşmak için de ikinci kadehi içtiğini görürlerdi. ama bu ikinci kadehi sırf tedbir olsun diye, akıl ermeyecek cesaret isteyen durumları sezebilmek için içiyordu.(tanıtım bülteninden) (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)
  1. uyarı: klasik kitaplar için spoiler olayı var mı/olmalı mı bilmiyorum, kitapta sürpriz etkisi yaratabilecek fazla bir olay yok. konunun işlenişi için okuyoruz genelde. aşağıdaki yazı kitabın içeriği hakkında bilgi içermektedir:

    daha önce gregor samsa hakkında da yazmıştım (#89677) , kafka'nın karakterleri genelde olayın sebebini asla araştırmıyorlar. bunun bir somut örneği daha josef k. dönüşüm kitabında insanın varoluşunu ele alan kafka, bu kitapta da insanın yaşayışını ele almış. samsa bir sabah uyanıp yepyeni bir varlık olmuştu. josef ise bir sabah kalktı ve yaşamı artık eskisi gibi değildi.

    iki karakter de yaşamların değişmesine sebep olan asıl şeyi araştırmadan kendilerini bir takım olayların içinde bulurlar. en sonunda siz de onlara dahil olursunuz, davanın sebebinin ne olduğu artık umrunuzda değildir. sebebini söylemeden davayı açan mahkemeye sinirli değilsinizdir, sadece bürokrasinin yavaşlığından şikayetçisinizdir. kitabı okurken bu sizi dahi karamsarlığa ve karanlığa çeker. karakterin ruh haline ve bunalımına ortak olursunuz. olayların anlamsızlığı o kadar absürt boyutlara çıkar ki bazı şeylere artık şaşırmamaya başlarsınız. "bitse de gitsek" moduna girersiniz.

    sabah kalkıyorsunuz. odanıza memurlar gelmiş. hakkınızda bir dava açıldığını söylüyorlar, kahvaltınızı yiyorlar. onlara karşı hiçbir direniş şansınız yok. soru sorma şansınız yok. sorduğunuz her soru ancak bir üst düzey yetkilinin cevaplayabileceği nitelikte. ve o üst düzey yetkilileri asla gören yok. size mahkemeniz olduğunu söylüyorlar ama yerini ve saatini söylemiyorlar. asla sonuçlanmayacak bir dava için araştırmanızı yapıp mahkemeyi buluyorsunuz ve daha sizin kim olduğunuzu bile bilmeyen yargıçlar ile yargılanıyorsunuz. durmadan sorguya çekiliyorsunuz. başlarda garip gelmeye başlıyor ama artık umrunuzda değil. tek derdiniz bu lanetten kurtulmak haline geliyor. davanızı tanıdıklarınız öğrenmeye başlıyorlar ve endişeleniyorlar. paranızı, enerjinizi, her şeyinizi davaya adıyorsunuz. sonuç alamıyorsunuz. sonuç alamadıkça daha da fazla endişelenip harap oluyorsunuz.

    tanıdık geldi mi? hayatın ta kendisi bu.

    kimsenin bir şey bilmediği, bilen insanların asla bulunamadığı, yavaş ve akmayan bir sistem. sorduğunuz sorular, yaptığınız işler her zaman bir yerlerde kaybolmaya mahkum. tıpkı josef'in mahkemeye yolladığı dilekçeler gibi.

    en kötüsü de, kimse "bu ne saçma bir şey" demiyor. diyemiyor.

    koskoca kafka'yı puanlandırmak düşmez aslında ama, puanım 10/10.

mesaj gönder