1. sevgili vatansever kardeşlerim! size 15-16 temmuz'da yaşananların özetini yazacağım. evet bu gördüğünüz özetidir, okumakta beis görmeyiniz...

    öncelikle, uzun bir süre zarfınca askerin içine itina ile kendi adamlarını yerleştirdiler. feto ve tayyip dostken yapıldı bu plân. hiçbir darbe gece başlamaz, hepimiz söyledik çokça, biliyorum. uzun zamandır mimlenen bir askeriye vardı. ilk olarak seneler evvel "balyoz" davası ile tüm atatürkçü ve gerçek ruha sahip komutanları içeriye aldılar. uzun süre içeride çürüttüler. sonrasında ise orgeneral mevkiine kadar yükseltildi bunların askerin içine soktukları insanlar.

    fakat hâlâ tam olarak kendileri gibi olanları belirleyemediler. çünkü 2 milyon askerin içinde bunu yapabilmeleri daha uzun vakit alacaktı.

    şimdi burada bir ara verelim. önce reichstag parlamentosu olayını biliyor olmak lâzım. hitler, kendi planladığı sonradan ortaya çıkmış olan, insanları kışkırtarak yaktırdığı parlamento binası yangınından sonra tek başına güç sahibi oldu ve milyonlarca insana katıksız hükmederek "başkomutanlık" yaptı... ve ne acıdır ki dünya devamını yalnızca izledi.

    dün tayyip'in orgenerallerine verdiği emirle askeriyedeki atatürkçü komutanlara gerçekten darbe yaptırdığı inandırıldı. fakat asker tam anlamıyla destek sağlamayacaktı, bu plânlanmıştı... bu sadece mimlenen komutanların tam güvensiz bir hâlde sokağa çıkmasına yarayacaktı ki, zaten yaradı.

    sonrasında emir-komuta ile bazı yerlere dağılan askerler göreve başladı.

    o, trt'yi basıp bildiri yayınlayan komutan var ya; ona hakkım helâldir. o ne güzel bir askerdir. o geceki askerlerimiz ne güzel çocuklarımızdı. çoğunun ağabeyi yaşındayım, yüreğim sızladı gırtlakları kesilince... bunu da derin bir üzüntüyle belirtmek isterim.

    peki sonra ne oldu?

    tayyip, orgeneralden haberi alınca halkı galeyana getirerek sokağa saldı. o "evde zor tutuyoruz, allahın askerlerini zor tutuyoruz" dediği insanları meydanlara gönderdi.
    fetullah bile şaşırmıştır... "nasıl bana getirdi lafı" demiştir. bundan eminim. sonrasında destek gelmeyen askerlerimiz iyice afalladı. üstüne halk kışkırtılarak salınmıştı. "nasıl açığa çıktık" diye düşünürlerken kimisi korkarak ateş açtı, kimisi silah bıraktı. "gerekirse kafamıza sıkarız" diyen o güzel çocuklar sakallı-sarıklı yobazlarca gırtlakları kesilerek öldürüldü, kimisi köprülerden atıldı.

    tayyip havadayken uçaklar tbmm'yi bombalar hâldeydi. yalnız garip olan havada üç beş martı uçtuğunda kesilen medya gücü kesilmedi ve tayyip'in havadayken haberleri çıktı. bu noktada madem bu asker terörist ve hain idi, o zaman neden bir binayı bombalarken asıl hedefe saldırmadı?

    çünkü, tayyip'in komutanları askere "asla cumhurbaşkanına saldırmayın, onu canlı istiyorum" gibi gaz veren bir cümle kullanmıştı. dinin hiçbir döneminde yapılmayan bir manyaklık hâliyle sabahlara kadar selâlar ve ilâhiler okunarak halk kasıt ile bilendi.
    bunu da tayyip emretmişti... fakat yine de kendini garanti altına alana kadar meydanlara çıkmadı. bunun sebebi, kendi kendine yaptığı bu sözde darbeyle komuta edemediği askerlerin, sahte darbeye destek verip vermeyeceğini kestirememesiydi.

    bir süre geçtikten sonra askerden ani bir tepki gelmediğinde ise rahatça konuşmasını yapmak için halka indi.

    en önemli noktalar:

    evinden çıkan halk, camilerden gelen "demokrasiyi koruyun" anonslarıyla yola çıktı fakat bir grup oluşturacak sayıya ulaştığında tekbirler çekti ve silahlarını çıkarttı. ülkenin her köşesinde tam bir demokrasi şöleni yaşanmaya başlanmıştı artık...

    askerin asla emir-komuta'dan çıkamayacağını bile idrak edemeyecek kadar gözü dönmüş sakallılar tamamıyla kontrolden çıktı ve idam naraları, ölüm çığlıkları atarak askerle çatıştı, boğaz kesti...

    o geceden beri üç tane ordu komutanlığından yalnızca bir tanesi sessiz kaldı: 2. ordu komutanlığı...

    o gün medya binalarını basan askerin 1. ordu komutanlığı askeri olduğunu öğrenen biri; "komutanınız çıkıp bizim ilgimiz yok dedi nasıl ondan emir almış olabilirsin" diye sorduğunda asker "orasını karıştırma, lütfen dediklerimi yap" diyerek yanıt verdi.

    yani yanlış yönlendirildiğini çoktan fark etmişti.

    gün boyu orgeneralinden tümgeneraline kadar 2. ordu komutanlığına bağlı kaç tane atatürkçü komutan varsa toplamaya koyuldular. bu hıyanete başarıyla devam ettiler.

    peki iki yıl evvel sokağa çıkın uyarılarını vandalizm ve hıyanet olarak yorumlayan adam bu çağrıyı dün gece neden yaptı?

    burası aslında durumun en basit olduğu noktadır. kendine asla demokrasiyle bağdaşmayan tam bir islami şeriat devleti ordusu kurmuş oldu. yani aslında kurmuştu da bunu hep beraber ispatlarıyla izlemiş olduk...

    bundan sonra ne olacak...?

    1- bu ilk seçeneğimiz. inanılmaz bir ufak ihtimalle kendisi planlamamış dahi olsa, askerimiz; bünyesindeki insanlara zulmedildiğini ve katledilerek öldürüldüklerini düşünerek ayaklanabilir. evet, hâlâ içlerinde yakalanamamış komutanlarımız vardır. fakat nasıl toparlanırlar ve baskına geçerler bilinmez. böyle bir ihtimal için o gece bu anlattıklarımı fark edip ani bir kararla harekete geçmeyi planlamış olmaları gerekir. bunu, tayyip'in "bir hafta daha sokakta kalın" çağrısını düşününce yapmış olabileceklerine minimum da olsa inanıyorum. fakat belki de şeriatçi manyaklarla karşılıklı gırtlak kesmek istemediğim için umut ediyorumdur. şu an için üzerine çok düşünülmemesi gereken bir seçenektir.

    2- bu, biraz önceki yazdığım senaryo olmazsa ki, olacak gibi görünmüyor, olası gerçekleşecek senaryodur. başkanlık sistemi iki ay içinde gelecektir. cemaat aşağı, cemaat yukarı diyerek safları pekiştirdiler. palalı manyaklar bu sefer asker kafası koparacak kadar korkunç ve şuursuz şekilde sokağa döküldü. hiçbir koşulda yargılanma yoktur. tahayyül edebilir miydiniz? etmek zor değildi. haklı çıkmanın hiçbirimize faydası yok, büyük resmi görmemiz gerek. din çığlıkları, dine asla uymayan ve günah olan bir çığırtkanlıkla camilerden yükseldi... sokaktaki kameralara takılan insanlara bakarsanız her gün gördüğünüz insanlara benzemediğini rahatlıkla görebilirsiniz. suratları fazla nurdan çirkinleşmiş, gözlerini kan bürümüş yaşlı ve genç insanlar dışarıda tüm hayasızlıklarıyla şeriat nidaları atmaya devam etmektedirler. asla karşılık verilmemesi gereken, aksi takdirde evinize bile zorla girip canınızı alabilecek bir güruhtur onlar!

    her türlü şunları bilmek şart olmuştur: yakın bir zaman içerisinde başkanlık gelse dahi, polis devleti olan yeni şeriat ile asker fiilen tasfiye edilmiştir.

    hiçbir koşulda dini rejim gereği insan öldürenler yargılanmayacaklardır ve karşıt görüşü anında ve bulundukları yerde terörist ilân ederek canını almak isteyeceklerdir.

    idam cezası gelmezse "halk meclisi" adı altında yargılamalar yapılıp sokak ortasında idamlar gerçekleştirilecektir.

    polis bile asla tayyip'i korumak haricinde halkın kendi düzenini kurmasına engel olamayacak ve buna göz yummak zorunda bırakılacaktır.

    önümüzdeki bir yıl içerisinde resmi yahut fiili olarak bir rejim devletine dönüşmüş olunacaktır.

    birkaç yıl boyunca bombalardan ziyade birebir sokak cinayetleri mütemadiyen işlenecek ve kendi güruhlarından olmayan herkes kaçak göçek yaşamak zorunda bırakılacaktır.

    tsk hiçbir koşulda toparlanamayacak ve askerleri idam edilmeye devam edilecektir.

    bunları daha fazla konuşmak isteyen arkadaşlarla denk gelirsek buluşup, gelemezsek buradan önümüzdeki kısıtlı süre zarfında konuşmak isterim fakat fazla vaktimiz kaldığını düşünmediğimi belirtmiş olmam gerekir.

    halk bazında kimse asla ne olduğunu anlayamıyor. ve şu an sokağımdan hâlâ bağıran çığırtkanların sesini duyuyorum. bu ulu önder gazi mustafa kemal atatürk'ün bizlere bahsetmediği bir vaziyet değildir, hatırlatırım!

    bunun geri dönüşü yok arkadaşlar... ikinci dünya savaşı'nı da, ortadoğu devletleri'nin iç savaş yıllarını da araştıran fikirdaşlarım ne demek istediğimi gayet iyi anlamışlardır.

    geriye dönüşü sağlayabilecek tek bir hamle bile kalmamıştır. herkes kendisine dikkat etmek; güvendiği bir yoldan, zarar görmeyeceği bir şekilde hayatına devam etmek ve olaylara karışmamaya çalışmak suretiyle kendisini kurtarmak ile mükelleftir.

    kahraman olmaya çalışmamalıdır. muhtaç olduğunuz kudretin nerede olduğunu biliyorsunuz. sakin ve sessiz bir yol izleyerek uzun bir süre süreceği ve yakında başlayacağı aşikâr olan bu kargaşa hâlini hayatta kalarak atlatmalıdır. belki aramızdan bir atatürk, bir ali fuat, bir yakup şevki, bir fevzi çakmak daha çıkacaktır. fakat böyle bir millet için değer midir, orası tartışılır.

    bir gün istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa etmek zorunda kalırsak içinde bulunduğumuz vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmememiz gerektiğini söylemişti. belki de değmeyeceğini düşüneceğimizi o da biliyordu. tam bu noktada abarttığımı düşünenler, çok kısa bir süre içerisinde ne yazıktır ki, durumun vahametini kendi gözleriyle göreceklerdir.

    hayatta kalanlar bir tarihe tanıklık edecektir.

    günümüz dünyasına uyarlandığında, bunu okuyan herkese basit bir dille belirtmek isterim.

    bazılarınız her ne kadar inanmasanız da oyun başladı.

    hepinize bol şans dilerim.

mesaj gönder