1. -cımbızlanmış bir fikir-

    yine zihnimin derinliklerini kurcalarken buluyorum kendimi.. kullanmayı sevdiğim kelimeler beliriveriyor önümde. anlamıyorum, neden böyle bir sanrı içerisinde olduğumu.. bir türlü anlayamıyorum.. anlamlandıramadığım gibi, adlandıramıyorum da.. doktorum da çileden çıkmak üzere.. teşhis koymak için geç kalınmış bir vakaymış gibi bakıyor bana.. görebiliyorum, acıyor bana.. kim bilir, belki bu da bir yanılgıdır. diğer şeyler gibi.. doktora görünmeme filan gerek yok aslında, bariz delirdim işte. 20’lerinin ortasında, ‘’hayatımın baharında’’ bir kış.. insanlara gerekli olan umudu veremiyorum.. ruh kanseri bu hastalık. adlandırmaya yeltendiğim tek şey bu..

    hah! hah! hah.. ne kadar da mürekkep yalamış bir kimsenin sözleri bunlar.. hasta benliğimden, veremli ruhumdan akan kanın berraklığı ilişiverdi gözüme. çok taze.. direnmek gereksiz, çırpınmak da bir o kadar yapmacık.. diğer şeyler gibi, bu da yitecek, soluklaşacak.. en güzel sonatların mısralarında savruluyorum.. şiirlerde vücut buluyorum, vuku bulduğum mısralara dönüyorum.. afili bir üşüme alıyor sonra. ilacımı içmediğimi hatırlıyor, saati kontrol ediyorum.. galiba yine dozaşımı yapacağım.. hayatım gibi.. her şeyim fazlalık.. uzay ve zamanda sürüklenen bir münzeviyim ben, kelimeler benim solucan deliklerim.. kelimeler..

    varlık sorunumla öteden beri ilgilenirim.. kendimi adlandırmak konusu bende bir takıntı haline dönüştü.. zamanla kötü yaraya çevirdim bunu.. ayaklarımla yürüdüm darağacıma.. kendi yarattığım. ellerimle geçirdim boynuma ipi ve zevk aldım bundan.. evet bundan sapıkça zevk aldım.. nasıl da alçakça bir yöntemmiş, kendimi bulmak için yaptığım ‘’şeyler bütünü’’. keşkelerle avutuyorum şimdi kendimi. keşkeler ve sigaralar.. uzaklara bile dalamıyorum artık. bir sigara yakıyorum, elimde bitiyor. diğerini yakıyorum.. en iyi niyetli kötü alışkanlığım.. tüm kelimelerimin çıkış noktası sigaralardır. yanan şeylere hep ilgi duydum, galiba yüreğimden dünyaya saçılan alevlerin de tek açıklaması bu.. kendime acı çektirmek hep sapıkça olduğu kadar tinsel bir haz da sağladı bana.. ‘’ben’’ bu kelimeden nefret ediyorum.. bu kelimeden ve diğerlerinden..

    ‘bunlar ve şunlar’ ötekileştirdiğim acılarım.. ötelediğim ve silmeye çabaladığım..

    hiçbir akıllı kimse yoktur ki, çektiği acıdan zevk alan.. kendim bunu sorguladım yaşamım süresince.. acılardan aldığım zevki hep bir yere oturtmaya, bir kalıba yerleştirmeye çalıştım, olmadı.. veda şölenimin 2. perdesinde alkışlanıyorum şimdi. hayat sahnesinde çok durdum ve artık fazlalığım. olanca yokluğumla işte buradayım ve ‘varım’ olanca varlığımla.. yokum..

    göz alabildiğine bir yalnızlık, tıka basa bir boşluk.. bu bitmek tükenmez çilemin açıklanması için kendime getirdiğim kelimeler bunlar.. neden bilmiyorum, yalnızım diyemiyorum.. sanki, bunu diyince utanılacak bir şey yapmışım gibi hissediyorum. çoğullukla böyle hissediyorum ve sanki, çok ayıp, iğrenç bir şey yapmışım gibi yaşıyorum.. utanıyorum. yapmadığım şeylerden.. başkasının günahına ağlamıyorum, olmayan günahlarıma utanıyorum.. saçmalık bu! dolu dizgin bir hiçlik.. tanrım. gerçekten, ne için yarattınız beni? delirmek üzereyim.. bir nokta görüyorum artık, o noktayı aşmam gerektiği hissiyle doluyorum. iki nokta getirdiğim tüm cümle sonlarının tek noktaya düşmesi için çabalıyorum.. bir kurşun kadar ağırlık hissediyorum kafamda.. hareket ettiremiyorum, konuşamıyorum.. çığlık çığlığa bir susuş duyumsuyorum… yalnız duyumsamak olsa yine iyi, tüm benliğimle tadıyorum bunu..

    işte, bir perşembe günü yalnızlığıma artık dayanamaz duruma geldiğimde aklımdan geçen bunlardı.. ve ben, hiç perşembeleri sevmezdim..

mesaj gönder