1. hala aklımdan çıkmıyor.
    aylar sonra , birbirimizi tanımamıza rağmen o kadar konuşmamızdan sonra bir araya gelebildik. bir önceki geceden mideme ağrılar girmeye başlamıştı bile.

    öğlen kalktım , kısa bir ayılma süreci , kahvaltı duş ve hazırlanmaya başladım. genel özensizim sanırım ben. siyah pantolonumu giydim , üstüne bordo bi tişört , satürn kolyesi. saçlarım biraz kendi kararlarını veren cinsten. dalgalıdır normalde ama sanki daha güzel olmam lazım bugün kafasıyla iyice kıvırcığa dönüştü. hafifinden bir makyaj yaptım , 13 yıldır olduğu gibi vanilya kokumu sıktım , çıktım evden.

    muse konseri için gelmiştim sözde istanbul'a. konser iptal oldu , gelmeyebilirdim ama bir şey çağırdı beni dayanamadım ben de iptal etmedim biletleri.

    metroya bindim. duraklar geçmek bilmiyor , yer altındayım dayanamıyorum üstüme üstüme geliyor her şey , sıcak ve kalabalık. kadıköy'de inip kendimi nasıl dışarı attım bilmiyorum bile. biraz nefeslenip sigara yaktım , her bir hücrem heyecanlı. yavaştan yürümeye başladım , buluşacağız ve bir yere gideceğiz ama yolda karar veririz diye düşünmüştük. neyse. rexx'e yürümeye başladım , unutmuşum istanbul'u biraz. buldum yolumu , beklerken bi sigara daha yaktım.

    sonra geldi. tanrım.. eğer varsan veya ordaysan sana ben o an inanmış olabilirim. bir insan nasıl o kadar güzel gülebilir? ya da ses? o nasıl bir ton? gözlerine baktım sarıldıktan sonra , beni oraya gömün..

    konuşarak yürümeye başladık ama ben bulutlar üzerinden katılıyorum seyire. karga'ya gittik yavaş yavaş. güneş batmadan içmeye başladık daha.

    uzun zamandır konu tıkanmadan kimseyle konuşmamıştım. her şeyden konuştuk. her şeyden. ve eksik parçalarımdan biri tamamlanmış gibi oldu. hayatımdaki en güzel günler listesi yapsam ilk 3e net girerdi o gün.

    saat ilerledi sonra. saat ilerlerken biz sanki sabit kalmıştık. insanlar değişti , saat geçti , güneş battı , ay bile gidiyordu ama biz zamanın o bize ait olan kısmında kaldık. burun buruna durup da kokusunu içime çekmemek mümkün değildi. başım dönüyordu ama alkolden değildi eminim ki. kafam o'ndan güzel olmuştu. parmaklarını parmaklarımın üstünde gezdirdi ; "gitmek zorunda mısın?" değildim. hiç planlamamıştım ki gitmeyi. bana kalsa işi gücü bırakıp o an istanbul'a taşınırdım. ve bir saniye bile yanından ayrılmazdım. "değilim" dedim ama sesim çıktı mı bilmiyorum. sadece göz göze geldik. o an tüm dünya camdan bir fanustu ve konuşursak kırılıp gidecekti , biz de içinde ayrı düşecektik..

    taksiye nasıl bindik , eve nasıl girdik net hatırlamıyorum. ama dedim ya , alkolle alakası yoktu. kokusundan , gülüşünden , gözlerinden kafam güzel olmuştu. belime dolanan ellerini , dudaklarımdaki nefesini hatırlıyorum. nefesim kesildi resmen.

    sonrası bir rüya. gün doğumunda yavaşlayan ve huzurla son bulan..

    başımı göğsüne koyduğum zaman saçlarımdaki parmaklarıyla uyuyakaldım. gülümsemesi hala dudaklarındaydı ve beni izlediğini biliyordum. sonu ne olur , nasıl olur bilmeden akışına bıraktım her şeyi ve hayatımda ilk defa bir şeyden zerre pişmanlık duymadım.

    çok büyük ihtimalle aşık oldum ve itiraf edemeyecek kadar korkuyorum. ama eğer itiraf edebilirsem bunu kendime biliyorum ki dünya benim için çok daha güzel bir yer olacak..

mesaj gönder