• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.71)
la battaglia di algeri - gillo pontecorvo
1950'lerin ikinci yarısında geçen film, cezayir'in fransa sömürgesi altından kurtuluşunun öyküsünü anlatıyor. fransa tarafından terör örgütü olarak kabul edilen cezayir direniş örgütü fln'nin dört yöneticisinin yakalanması etrafında dönen hikayede, işgal altındaki bir ulusun direnişi resmediliyor. direnişin biçimi terörizm şeklini alırken, yönetmen pontecorvo silahlı mücadelenin meşrutiyetini ispatlamaya girişiyor.(sinemalar.com)
  1. pek çok bakımdan ilgi çekici bir film.

    film cezayir'in kasbah şehrinde örgütlenen cezayir kurtuluş cephesi (fln) ile fransa ordusu arasında 1956 - 57 arasında geçen cezayir muharebesi olaylarını anlatıyor.

    öncelikle isimlendirme konusunda iki husustan bahsetmek gerek. türkçe'de ve berberice'de cezayir ülkesinin başkenti yine cezayir olarak adlandırılıyor. halbuki arapça, fransızca ve ingilizce'de bu iki isim birbirinden farklı. filmin baz aldığı ve isminin geldiği 1956-57 arasındaki yoğun mücadele başkentin ismiyle adlandırılıyor, ben 'cezayir muharebesi' olarak çevirdim (bataille d'alger, battle of algiers). ancak 1954-62 arasındaki daha uzun dönemde yaşanan ve cezayir'in 1962'de tam bağımsızlığı ile sonuçlanan savaşın başka bir adı var ve fransızca ve ingilizce'de ülkenin ismiyle geçiyor; guerre d'algérie, algerian war. türkçe'ye cezayir bağımsızlık savaşı olarak çevrilmiş wikipedia'da.

    isimlendirme konusundaki bu önemsiz ayrıntılardan daha önemli olanı bence 1954-62 arasındaki bu silahlı mücadelenin nasıl olup da savaş olarak adlandırıldığı. çünkü fransa ordusu bu mücadeleyi başka bir ülkenin düzenli ordusuna karşı vermedi. savaştığı kişiler, o zamanlar fransa toprağı olan cezayir'de yaşayan ve sanırsam fransız vatandaşı da olan militanlardı. buna şaşırdım çünkü bildiğiniz üzere türkiye ordusunun pkk ile yürüttüğü mücadele cezayir savaşı'ndan çok daha uzun sürdü ve sürmekte ancak türkiye devleti tarafından bu mücadele hiçbir zaman savaş olarak adlandırılmadı (bilinçli bir tercihle).

    bu konuya ilişkin wikipedia'daki bilgiye göre (sanırım le monde'un bizim ulaşamadığımız bir makalesinden alınmış) başlarda fransa'daki durum bizden çok farklı değilmiş. olayların başında hükumet durumu 'cezayir olayları', 'cezayir meselesi', 'cezayir anlaşmazlığı' gibi isimlerle adlandırıyormuş. militanları ise 'suçlu', 'çete', 'kanun kaçağı', 'terörist', 'yol-kesici' gibi isimlerle. halk arasında savaşın ismi 'isimsiz savaş' imiş. daha sonra askerlerin cezayir'de işkenceyi standart bir uygulama olarak kullandıklarına ilişkin haber ve bilgiler fransız toplumunda yayıldıkça savaşın ismi halk arasında 'kirli savaş' olmuş. ve en nihayetinde cezayir savaşı. kirli savaş tabiri tanıdık gelmiştir umarım.

    filmin bizi en ilgilendiren yönü de zaten bu; yani cezayir meselesinin kürt meselesine aşırı benzerliği. çok uzatmak için vaktim yok ancak püf noktalar kanımca şunlar:

    benzer noktalar;

    - karşılıklı şiddetin bir kez başladıktan sonra bir sarmal halinde nasıl tavan yaptığını göstermesi açısından filmin sonlarına doğru iki cezayirli gencin kaldırımda yürüyen insanları bir ambülansın içinden yol boyu taraması.

    -ev yapımı bombalar, bombacı olarak kullanılan kadınlar, kadın kılığına girip kaçan militanlar, militanların hakimiyet sağladıkları bölgede kanun ve nizam getirme çabaları, kültürlerini koruma çabaları...

    - askerlerin militan mahallelerdeki psikolojik harp taktikleri: megafonla durmaksızın anons edilen yıldırıcı mesajlar, evlerin kapılarına ekmek ve süt bırakmak, çocuklara şeker dağıtmak.

    - bölgedeki askerlerin komutanı albayın gazeteciler tarafından işkence konusunda sıkıştırılması ertesinde: "baylar, sorun fransa'nın cezayir'de kalıp kalmaması ile ilgilidir. eğer burada kalmamız gerekiyorsa uyguladığımız bu yöntemlerden başka bir yol göremiyorum. şimdi soruyorum; fransa cezayir'de kalmalı mıdır?" kimseden ses çıkmaz.

    farklılıklar:

    - cezayir kurtuluş cephesinin perde arkasındaki esas lideriyle karşılaşıyoruz filmin ortasında bir yerde. orada çok anlamlı bir şey söylüyor: "terör en başlarda işe yarar, dikkat çeker. ancak sonrasında terör ile bir şey anlatamazsın. hareket halkı arkasına alamazsa başarısızdır". cezayir'de bu oldu. en başta terör vardı. halk destek verdi. terör bastırıldı. halk sustu. ama 2 sene sonra, ortada görünür hiçbir neden yokken halk tekrar bir gece isyan etti ve 2 sene sonra cezayir bağımsızlığını kazandı. benzerini biz yaşamadık mı? uzun süre susan silahlardan sonra 7 haziran akşamı kürt bölgelerinde insanlar çoluk çocuk sokaklara dökülüp bayram gibi kutlamadı mı seçim zaferini? kürt mücadelesi genciyle yaşlısıyla koskoca bir halkın desteklediği bir mücadeleye dönüşmedi mi bir gecede? sonra ne oldu da, ne oldu da tekrar silahlara sarıldı pkk? o günlere lanet etmemek elde değil... belki nedenini yıllar sonra öğrenebileceğiz.

    - hücresinde kendini asan bir militan hakkında basın görevlilerinin iğneleyici soruları karşısında albayın sözleri: "her ne kadar düşmanım olsa de idealizmini ve azmi takdir ediyor, anısına saygı duyuyorum".

    - fransa toplumunun duyarlılığı. gazeteciler askerlerin kanun dışı davranışlarını sürekli sorguluyor. gazeteciler için bu zorunluluk sadece kendi vicdanlarından kaynaklanmıyor. bunu 60'lardaki radikalliğe yelken açmış vaziyette kıta fransa'sında yaşayan toplum sorguluyor.

    filmle ilgili ilginç notlar:

    - filmde örgütün liderlerinden biri olan cafer'i canlandıran oyuncu gerçek hayatta da filmde canlandırdığı karaktere çok benzer görevlerde bulunmuş bir örgüt militanı. filmde (ve gerçek hayatta da) 1957'de teslim olarak yakalanıyor. pek çok fln mensubu ölümü tercih ederken onun teslim olması sonradan bazı tartışmalara neden oluyor. önce idama mahkum oluyor, sonra 1958 yılında charles de gaulle tarafından affediliyor. 1962'de cezayir bağımsızlığa kavuşunca hapisten çıkıyor. 1966 yapımı bu filmin senaryosuna katkıda bulunuyor. şu anda hala cezayir parlamentosunda senatörmüş.

    - albay rolünü oynayan jean martin'in de ilginç bir hikayesi var. kendisi filmdeki tek profesyonel oyuncu. tiyatro oyuncusu ve askerlik geçmişi de var. ama 1960 yılında fransa'daki 121 entelektüelin yayımladığı cezayir savaşı karşıtı bildiriye destek verince tiyatrosundan atılıyor. filmin yönetmeni özellikle onu tercih ediyor çünkü yüzü tanınır değil. bu da yönetmenin yakalamak istediği belgesel havasına katkıda bulunuyor.

    - filmde gerçekten belgesel havası var. bazı sahnelerde ben bile gerçek görüntüler kullanıldığından şüphelendim. filmin amerikan dağıtımı üzerinde "gerçek görüntüler kullanılmamıştır" diye uyarı yazma gereği duymuşlar.

    - film alman kızıl ordu fraksiyonunun liderlerinden birinin favori filmiymiş. filmin terör örgütlerine ilham olduğu yönünde şüpheler var. film 1971'e kadar fransa'da zaten yasaklıydı. 2003 yılında ırak savaşı esnasında filmin pentagon'da bir gösterimi yapılmış.

mesaj gönder