1. yurtdışındaki akademisyen, gazeteci ve politikacıların hatta sıradan insanların bile çok daha iyi okudukları ülke. bütün dünya olan biteni ve olabilecekleri anlamışken bir biz anlayamadık ne halde olduğumuzu.

    ayrıca çok vasat ancak kendi kendimizce çok abartılmış bir ülkeyiz. mesela en basit yerden ele alalım. günümüzde müzik piyasası internet sayesinde son derece küresel bir pazarda ve çok yönlü bir şekilde büyüyor. etnik ve yeraltı ezgiler bile artık herkesin ulaşabileceği bir şeffaflıkta. birazcık kaliteli işlerle şöhret olmak bile çocuk oyuncağıyken bizim dünyaca ünlü bir müzik grubumuz ya da şarkıcımız var mı? sadece yurtdışında belli kitleler tarafından tanınan ve sevilen ancak ülkemizde değeri bilinmeyen çok başarılı bir kaç müzisyenimiz dışında hiç kimse yok. popüler kültür maymunluğunu savunduğum sanılmasın, sadece çok kalitesiz şarkıcıların bile ünlü olabildiği bu piyasada bizden bir kişi bile yok. o kalitesiz piyasada bile kabul göremiyoruz.

    spor desen tam bir hayal kırıklığı. çok para harcamamıza rağmen futbolda da başarısız bir ülkeyiz. olimpiyatlarda ya da bazı turnuvalarda madalya kazanan sporcularımızın çoğu ise dopingli. sadece kulüpler bazında ya da bazı bireysel branşlarda sporcuların kendi yetenek ve çabalarıyla alınmış bazı başarılarımız var, o kadar. onların da yine ülkemizde hiç değerleri bilinmiyor o ayrı.

    edebiyat, sinema, resim, heykel gibi sanat dallarında yine dünyaca ünlü bir kaç sanatçı ve edebiyatçımız var sadece. ülkemizde yetişmiş çok değerli yazarlarımız, şairlerimiz, yönetmenlerimiz var ve hep oldu ama çoğu vatan haini, komünist, kürt, alevi, solcu, sağcı vs. yaftalarla, baskıcı ve sansürcü politikalarla mücadele etmek zorunda kaldıkları için belki de çok daha iyi eserler ortaya koyabilecekken kendilerini kısıtlayarak potansiyellerini tam anlamıyla yansıtamadılar.

    bilimsel çalışmalarda ise ne durumda olduğumuz ortada zaten. hakkında konuşulacak bir "başarısızlığımız" bile yok.

    markalaşma konusunda da çok yetersiz bir ülkeyiz. kendimize ait doğru düzgün kaç markamız var ki? markan yoksa rekabet edemezsin. dışa bağımlı olursun. kimse kendini kandırmasın şöyle güçlü böyle büyük bir ekonomiyiz diye. gelir adaletsizliği çok yüksek ve dışa bağımlı bir ekonomiyiz yani onda da sınıfta kaldık. eskiden tarım ülkesiydik şimdi israilden tohum alıyoruz, tarım alanlarımızı imara açıyoruz. yanlış politikalarla elimizdeki en büyük ekonomik gücümüzü de kaybettik ve artık eskiden çok garipsediğimiz o avrupa ülkeleri gibi sayıyla, taneyle alıyoruz sebze meyveyi. hayvancılık yapamıyoruz, dışarıdan canlı hayvan ithal ediyoruz.

    üç tarafımız denizlerle çevrili ama balık yiyemiyoruz. çünkü açgözlülüğümüz yüzünden yanlış avlanıyoruz ve denizlerimizde balık kalmadı.

    siyasi ve askeri olarak zaten durumumuz ortada. bu çağda hala darbelerle mücadele etmek zorunda kalan bir ülkeyiz.

    demokrasi, kişisel hak ve özgürlükler, insan hakları, hayvan hakları, doğa ve çevre bilinci, basın özgürlüğü, sansür, güvenlik ve daha pek çok konuda da sınıfta kalmış bir ülkeyiz. ve daha bir sürü olumsuzluk ne yazık ki.

    yani şöyle bir bakınca hiç bir yeri doğru olmayan deve misali, "neremiz doğru ki" diyemeden edemiyorum.

    bir kaç başarılı sanatçı, sporcu, müzisyen, yönetmen ve oyuncu dışında yüzümüzü güldüren, bizi gururlandıran pek de bir şey yok. bir de doğası muhteşem bir coğrafya ve olağanüstü bir tarihsel zenginlik. hoş onları da mahvetmek için elimizden geleni yapıyoruz ama...

    velhasılıkelam; sürekli gergin, endişeli ve mutsuz bir halkız. yalnız özellikle belirtmek isterim ki bu söylediklerim şimdiki hükümeti ya da başka birilerini eleştirmek için değildir. biz hep böyle bir ülkeydik. her zaman vasat ama bu vasatlığına rağmen sürekli "yok şöyle iyiyiz, böyle güzeliz" şeklinde kendini kandıran, burnundan kıl aldırmayan, gereksiz bir milliyetçilik duygusuyla hep kendini diğerlerinden üstün gören bir halk olduk. ama ne yazık ki biz son derece vasat bir ülkeyiz ve artık bunu kabullenmeliyiz. neye el atsak kurutuyor, başarılı olamıyoruz kabul edelim.

    son zamanlarda çok fazla hayalkırıklığı ve acı yaşanmasına rağmen yine de ülkesini seven biri olarak bu durum beni gerçekten rahatsız ediyor. her türlü ayrımcılığa karşı biri olarak şovenizm ya da milliyetçilik yapacak biri de değilim ama yine de insan üzerinde yaşadığı bu sonsuz güzellikteki topraklarda biraz da olsa mutlu ve huzurlu olmak istiyor. kendimizi gereksiz bir özgüvenle sürekli yücelterek kandırmak yerine gerçeklerle yüzleşmenin zamanı gelmedi mi? diğerlerinden daha iyi, üstün, başarılı değiliz hatta pek çok konuda daha kötü durumdayız. iyi olmak istiyorsak sadece boş boş konuşmak yerine çalışmalıyız hem de çok. ve okumalıyız, geliştirmeliyiz kafaları. yoksa daha çok ağlar, çok üzülürüz bu güzel ülke için. umarım bir an önce aklımızı başımıza alır ve düzeltiriz yanlışlarımızı.

mesaj gönder