1. insanların kendi karakteristik yapılarından kaynaklanan sorunların kitapla sivrilebildiğini inkâr ederek bütün sorumluluğu "kitap okumaya" yıktığı sözde zararlar bütünü.

    1. pekâlâ kitap okuyan insan sosyal ilişkilerini olduğundan daha iyi bir duruma getirebilir. daha iyi cümleler kurar, insanlara bakış açısı değişir ve konuşabilecek çok daha fazla şeye sahiptir. insanların ne kadar -sözde- "sığ" olduklarının o kadar önemli olmadığını da anlayabilir. demem o ki; birkaç kitapla bu bakış açısına sahip olup "çok sığlar ya" tribine girmek hiç sağlıklı bir hareket değildir. nietzsche gibi bir adamın bile analiz etmek için kafayı sıyırdığı insanları böylesi basit bir ifadeyle silmek sığlığın ta kendisidir.

    2. kitap okuma sıklığına bağlı olarak gerçek hayatın daha yavan geldiği ve 1. maddeye malzeme olan sığ insanların gayret ve dertlerinin saçma geldiğinden dem vurulmuş. seni küresel sıkıntılara, varoluş sancılarına gömen o kitapların tek kaynağı gerçek hayattır. durumun kontrol edilememesini anlıyorum fakat bütün o cümleleri gerçeğin parıldayan bir zihin tarafından işlenerek etkileyici, yaldızlı bir ifadeye dönüştüğünü kabul etmek gerek. ve hiç bir gerçek bir diğerini gölgelememeli. liseli kardeşinizin aşk acısı, babanızın geçim kaygısı, annenizin yada ablanızın sosyal kaygısı, arkadaşlarınızın kendini kabul ettirme çabası vesaire... bunların hepsi ağzımız açık okuduğumuz bütün tespitlerin, aforizmaların ve teorilerin kaynağıdır. hayatımızdaki gerçeklerle öyle yada böyle alakalı ve benzerdir.

    sabaha kadar yazarım ama gereği yok. anlatmak istediğimi anlatabildiğimi düşünüyorum. kitap okumanın zararı falan yoktur. kişisel gelişim zırvalıkları hariç.

    edit: yazım hatası.

mesaj gönder