1. keşke iyi koşabilseydim. birgün bunu yapamadığımı bile farketmek acıtıcıydı. daha doğrusu eksikliğe, beceriksizliğe dairdi benim için. kilolarım vardı biraz, biraz da pamuk prenses tadında ayakkabılarım o gün.
    enkazlardan birini görmüştüm. benim için oğlan demek adam demek ya da erkek demek "baba"mla kurduğum talihsiz ünsiyetten sonra "enkaz" demekti. babam "hayal kırıklığı"ydı. diğer erkeklerse enkaz... sadece uzaktan sevip hayatlarına birden dahil olabildiğim ve avucumu yalamama sebep olan bu insanlardan birini görmüştüm o gün marmaray'da. tabii görmezden gelmiştim. mavi ona yakışmıyordu zaten bu kez. küçük çocuğun elinden tuttuğunda bile aslında o an iyi bir baba olacağını düşünmedim. sevsem hala, belki düşünürdüm, hayallere dalardım. biraz ilerleyince biz onu görmezden geleyim derken yanında görmezden gelmemem gereken başka kişileri de görmezden gelmiştim. garip duruma düştüm. sonra arkadaşlarım neden görmezden geldiğimi sordular. oysa arkadaşlarım da onların yanından geçerken biz tepki vermemişlerdi. onlar sonradan bekleyince varolan diğer nsanları, suç benim üzerime kaldı gibi hissettim. konuşup dağılacakken biz hatta dağılırken, uzaktan o geliyordu arkadaşıyla.
    iki arkadaşım birbirlerine muzipce bakıp koşmaya başladılar. o arkada kalmıştı diğerleriyle beraber. üçüncü arkadaşımsa bana baktı. bense bekle, dur gibi ifadeler kullanıyordum yarı koşup, yarı duraksarken...öyle hızlı koşamıyordum... çünkü kiloluydum. yani bence kiloluydum. yani annemce kiloluydum. annemce nasılsa zaten benim için öyle oluveriyordu. bu anı da hüzünlü anılar arasına katılıvermişti usulca.

mesaj gönder