1. bana öyle geliyo ki delikanlılık gösterme çabaları bunlar ben delikanlıyım deme çabaları aşağıyı okursanız ne demek istediğimi anlarsınız ozaman..

    türk bayrağı’nın yakılmasını, göklerden/direklerden indirilmesini protesto ettin mi?
    hayır!
    türk kimliğinin-kavramının anayasa’dan çıkarılmak istenmesini protesto ettin mi?
    hayır!
    devlet nişanından, devlet kurumlarından türkiye cumhuriyeti ibaresi kaldırılmasını protesto ettin mi?
    hayır!
    andımızın kaldırılmasını protesto ettin mi?
    hayır!
    atatürk heykellerinin parçalanmasını protesto ettin mi?
    hayır!
    23 nisan, 19 mayıs milli bayramlarının kaldırılmasını protesto ettin mi?
    hayır!
    bu ülkenin parsel parsel özelleştirme adı altında satılmasını protesto ettin mi?
    hayır!
    soma katliamını protesto ettin mi?
    hayır!
    doğa katliamlarını protesto ettin mi?
    hayır!
    kaçak sarayı protesto ettin mi?
    hayır!
    kuzey irak’ta türkmenlerin katledilmesini protesto ettin mi?
    hayır!
    süleyman şah türbesi’nden kaçılmasını protesto ettin mi?
    hayır!
    ülkenin parçalanma projelerini protesto ettin mi?
    hayır!
    peki neyi protesto ettin?
    sadece bu ülkenin yüz akı sanatçısı bedri baykam‘ı protesto ettin!
    beyoğlu piramid sanat galerisi’nde almanya, fransa, japonya ve abd’den sanatçıların eserlerinin de yer aldığı “çırılçıplak” başlıklı sergiyi “ahlaki değerlere” aykırı bulup taksim‘e sokağa çıktın!
    “bizler; türk milliyetçileri, türk islam ülkücüleri, türk milletinin ahlak değerleri ile ters düşen ve sanat adı altında perdelenmek istenen bu çirkin sergiyi kabul edemeyiz.”
    demek:
    türk kavramının yok edilmesi, türk bayrağının yakılması, atatürk heykelinin parçalanması, andımız’ın- ulusal bayramlarımızın kaldırılması, “ahlaki değerlere” uygunmuş ki sesin çıkmadı!..
    ey benim mhp’li kardeşim
    türklüğü sadece “bacak arasına” indirgediğinin farkında değil misin!
    bak sana ne anlatacağım?
    kimin ahlakı?
    bu yazacaklarımı mhp’nin “parti okulu“nda bulamazsın.
    unutturdular sana çünkü
    gagavuz türk‘ü, hıristiyan’dır.
    yunanistan’daki karaman türk’ü de, hıristiyan’dır.
    karaim ya da hazar türk’ü, yahudi‘dir…
    altaylar, tengrici’dir.
    saha-yakut türkleri şaman‘dır.
    uygur türk‘ünün kimi budist’tir.
    azeri türk’ü ya da iran türk’ü şii‘dir.
    anadolu türkmen‘i alevi’dir.
    ne sandın?
    “türk milliyetçisi” denilince aklına sadece müslüman sünni mi geliyor?
    “türk milliyetçiyiz” diyerek kimin ahlakını kime dayatıyorsun?
    bak kardeşim!
    dünyada ilk “türk derneği”, macaristan-budapeşte’de 1908 yılında açıldı. üniversitelerde ilk türkoloji kürsüsü 1870 yılında budapeşte’de kuruldu.
    macar türklerini bilir misin? turan fikrinin nereden doğduğunu sanıyorsun?
    bugün sadece devlet bahçeli‘yi bilmekle olmaz gabor vona‘yı da bileceksin!
    hâlâ necip fazıl mı okuyorsun; oysa attila jozsef‘i okumalısın!
    hadi yusuf akçura’yı, sultan galiyev’i bildiğini düşüneyim; turar rıskulov‘u ya da ethem nejat‘ı bilir misin?
    sahiden “sağ” nedir, “sol” nedir hiç kafa yordun mu?
    tarihindeki türk milliyetçi hareketler sömürgeciliğe karşı çıkarken, senin neoliberalizme/ vahşi kapatilizme karşı neden hiç sesin çıkmıyor?
    evet sen kardeşim!
    “türk milliyetçileri” adını kullanarak kimin ahlakını dayatıyorsun?
    kızma bana
    bak sana bir türk efsanesini hatırlatayım.
    aytmatov uyarısı
    cengiz aytmatov’u bilirsin.
    kırgız türk’ü
    türk birliğinin yılmaz savunucusu.
    dünya edebiyatına armağan ettiğimiz lenin ödüllü usta bir kalem…
    1980 yılında yazdığı bir romanı var: “gün olur asra bedel”
    okudun mu? kişinin, öz köküne yabancılaşmasını anlatır. bunu türk “mankurt efsanesi”ne dayandırır. şöyle.
    juan-juan adlı barbar bir toplum, tutsak ettiği kişileri işe yarar köleler haline getirmek için belleklerini silerek “mankurt” haline getirirmiş!
    bir insanı “mankurt” yapmak istediklerinde bak ne yaparlar:
    - tutsak kişinin saçları iyice kazınıyor,
    - kafasına devenin boyun derisi gerdirilerek geçiriliyor,
    - tutsak başını yerlere vurmasın diye bir kütüğe bağlanıyor,
    - yürek parçalayan çığlıkları duyulmasın diye elleri ayakları bağlı olarak ıssız bir yerde sıcak güneş altında dört beş gün aç susuz bırakılıyor,
    - sıcağın etkisiyle deve derisi büzülüyor ve bir mengene gibi kafayı sıkıştırıyor,
    - deve derisinin artık kafa derisiyle bütünleşmeye başlamasıyla kazınan saçlar yeniden uzamaya başlıyor,
    - fakat, deri kafaya o kadar yapışıyor ki, zaten sert olan deve derisi sıcağın etkisiyle iyice sertleşiyor ve uzayan saçlar deriyi delip uzamasına devam edemiyor,
    - bu nedenle saçlar kafanın dışı yönünde değil, içine doğru uzamaya başlıyor,
    - sıcaktan büzüşen deve derisinin kafatasına yaptığı baskı ve kafanın içinde ters yönde uzayan saçların kafatasını delip, beyne doğru ilerlemesiyle tutsak büyük acılar çekiyor,
    - beşinci günün sonunda tutsakların çoğu ölüyor,
    - sağ kalan tutsak zamanla kendine geliyor; yiyip içerek gücünü toparlıyor.
    - ama o artık bir insan değildir; ölünceye kadar geçmişini hatırlamayan “mankurt” olmuştur. artık hafızası yoktur
    kim olduğunu, hangi soydan geldiğini, anasını, babasını ve çocukluğunu bilmez hale geliyor.
    düşünememektedir…
    insan olduğunun farkında değildir. ağzı vardır, dili yoktur; kaçmayı dahi düşünmeyen, hiçbir tehlike arz etmeyen bir köledir sadece.
    bilinci, benliği olmadığı için, sadece efendisine boyun eğen bir köle
    evet mankurt, için önemli olan tek şey efendisinin emirlerini yerine getirmektir
    hikaye budur
    akıl yoksunluğunu ifade eden “mankurtlaşma” artık bir kavram olarak kullanılmaktadır.
    anadolu’da “mankafa” derler!
    kimbilir
    belki de
    cengiz aytmatov “bozkurtları” uyarmak istemektedir
    anlayana
    bir kardeş mektubudur bu

mesaj gönder