1. her şey düzenine dönmeye durmuştu. odam yalnızdı. eşyalar suskundu. defterlerin kapağı kapalıydı. kitaplar sağ köşeye bırakılmışlığını koruyordu. çoraplarım odanın girişinde unutulmuşluğunu koruyordu. her şey benim kontrolümde, benim sessizliğimde, benim gürültümdeydi.

    sonra ben yokken bir rüzgar esmiş, tesadüf bu ya, defterin sayfaları döne durmuştu. sayfalar nereye gittiğinden haberdar değildi ama geldiği yer sen olmuştun. onlarca sayfa arasından rüzgarın durdurduğu sayfa senin sayfan olmuştu. ilk cümlesini senin yazdığın, son cümlesini bana yazdırdığın bir yazı olmuştu. yarım kalmış bir yazı.

    benimle konuşmak istemediğin zamanların başıydı. kafamda ikide bir var olan senli hayallerimi durdurmam gereken bir durumun içindeydim ve belki de bu yüzden sohbetler bir şekilde sana çıkıyor, seninle yapılmış olan bir sohbeti çağrıştırıyor, seni hatırlatıyor ve sen oluyordu. zihnimin senli olduğu bir günde o yarım kalmış yazının sonuna bir şey yazmıştım. kısa, kendinden emin ve güçlü bir şey ; ''daha bitmedi…''
    bu kadar. o kısa cümleyi yazmama sebep olan cesaret seninle geçirdiğimiz kısa birlikteki anılara olan güvenimden, konuşmalarımızdan ve sözlerimizden geliyordu.

    uzun bir süre tutunduğum bu iki kelime aradan geçen zaman ile çatlamaya, cevapsız kalan mesajlarımla dökülmeye ve en sonunda senin '' ve evet ayrıldık'' demenle parçalara ayrılmıştı. inanır mısın kısa bir süre parçalarla bile tutunmaya çalıştım sana. ama dışarıdan süpürgeyi kullanmam gerektiğini söyleyen insanların sesi artmaya başladı. ne insanlar benim bu durumuma alışıktı ne de ben. yeni bir şeyin içinde debelendiğim o kadar belliydi ki. ah çok pardon konuyu yine nasıl şahsiyetime çektim değil mi, kusura bakma. kusura bakmayınız. - ben hep insanlığın özelliği olarak düşünürüm bunu ama tabii abartmamak gerekir, haklısın - ama zaten bakmamalısın kusura artık. konuyu sana getirmeye, zihnimi seninle harmanlamaya hakkım olduğunu düşünmüyorum artık. konu senken sana getiremeyince ortada bir başıma ben kalıyorum haliyle, öylece kalıyorum, kimi zaman yatağımda, kimi zaman geçilmiş bir sokakta, kimi zaman bir yerlerde işte. - insan evvelki zamandan da bahsetmek istiyor elbet ama sonun ağırlığı pek müsaade etmiyor. -

    bu yazıyı neden yazıyorum ? bu seninle olma ihtimali olduğunu düşündüğüm her ihtimali öldürme planım mı , yoksa seni geri kazanmak için oynadığım bir oyun mu ? bu bir bekleyişi bitirme mi, yoksa bir haykırışa ufak bir çağrı mı ?

    sadece yazılarımı okuduğun zamanlarda kıskandığını söylediğin bir yazı var dediğini hatırlayıp o yazının başlığında sana yazmak istediğimi biliyorum. ve tesadüf bu ya şeklinde başlayan birlikteliğimizi yine tesadüf bu ya şekillerle hatırladığımı bilmeni istiyorum.

    keşke gözlerinin içine daha fazla baksaydım, belki değişirdi her şey. kim bilir belki yaşanmamış ve yaşanamayacak şeylerin sayısı azalırdı, ben daha özgür olurdum.anıları güzelleştiren kadın, sana gönderme yaptığım, senden bahsettiğim son yazımı bu başlık altında paylaşıyorum. kum saatinin aktığını asla unutma ve tabii ki güzel yaşa.

mesaj gönder