1. yatıştırma politikası, ideolojiye karşı sert bir tutum almaktan ziyade onu yatıştırarak zayıflatmaktan yana olan bir politika türü.
    ilk defa 1930lu yıllarda çıkmış ortaya; ikinci dünya savaşına giden dönemde birleşik krallık devlet başkanı neville chamberlain, artan italya ve alman faşizmini büyük bir tehlike olarak görmemiş. 1938'de münih konferansıyla da çekoslovakya'nın sudet bölgesini almanya'ya vermeyi kararlaştırmış büyük devletler. konferans dönüşünde de "size evrensel bir barış getirdim." demeyi de eksik etmemiş halkına chamberlain.
    yani bu politika artan faşizmi sadece bebeğin olağan ağlamaları olarak görmüş ve meme verince geçeceğinden şüphe etmemiş.
    yalancı bahar kısa sürmüş tabi ve 1939'da, konferanstan beş ay sonra almanya başlamış çekoslovakya işgaline.

    bu politika tabiki de siyaset tarihinde kendine yer edinmiş fakat önemli olan bu politikadan gerekli dersleri çıkarmak, çıkarmaktı.. "korkmayın ya o kadar da değil." dememekti fazla da komplo teorilerine kaçmadan.

    zamanında sınav sorularının cevaplarına, abilerine ablalarına, 'ışık' evlerine göz yumulan bir cemaat darbe girişiminde bulundu bu ülkeye. zamanında "olsundu, en azından okutuyordu." cemaat, hem dindar nesil geliyordu.
    yeterince bölge-halk tahlili ve bilgilendirme yapılamadığından çocukların dağa çıkılmasına göz yumuldu bu ülkede, habur'da halaylarla karşılandı it sürüleri.
    artan islam siyaseti cemaatler ortaya çıkardı; önüne bir masa ve arkasına derneğinin logosunu alan din alimi oldu. o kadar 'ılımlaştı' ki islam, bugün on iki yaşında canlı bomba yetiştirir hale geldi. çocuklar "allah yoluna gidiyorum." diye katıldı ışid saflarına.

mesaj gönder