1. uykusuz bir gecenin sabahında ayaklar şiş, kafanın içinde bin bir tilki.. yanlış yerde, disneyland'de iniyorsun, macera olduğunu kanıtlarcasına zor; inanılması güç olduğu ölçüde gerçek.

    kalabalıkları görmeden yürüyorsun, yanında bir macar. yoldaş olmuşsunuz o günlüğüne. sovyetlerin dağıldığına mı sinirlidir nedir yol sormadan içgüdülerle hareket ediyoruz. jung (genç) diye seslenecek kadar yaşlı bu adamla hiçbir şeyimizi paylaşmıyoruz, yol dışında. ben buraları gördüğüme sevinçli, aynı zamanda kederli. ne yapmıştım tanrı'ya da beni buralardan çoook uzaklarda bir yerde varetmişti.

    hiç istemeyeceğim ölçüde kısa ve uykusuz bir öğleden sonrayı, hac ibadetini yapması gerektiği gibi yapmış birinin tavrıyla ayaklarımı uzattığım nehirden geçen gezi teknelerine ve aşıklara bakarak sonlandırıyorum.

    otobüsle yapılan 3 saatlik şehir turunda mışıl mışıl uyuyor, gecenin ortasına adeta doğmuş bir eyfel'e uyanıyorum. sonra ne mi oluyor? benim macar kayboluyor ve tüm ekip onu arıyoruz.. sonrası malum, sanki hiç olmamışçasına bana elveda bile demeden gidiyor paris. cemil meriç'in de dediği gibi "paris'e gittim; ama evde yoktu."

mesaj gönder