1. Başlık için yavaş vurun çünkü ben elimden geleni yaptım ama en oluru buydu :))

    Aslında ciddi bilimsel yayınlarda parapsikolojik ve psişik fenomenleri odak alan makaleleri görmek pek olağan değildir ki benim de pek ilgi alanıma girmiyorlar. Ancak bu çalışmayı birkaç yönden ilginç bulduğum için sizle paylaşmaya uygun gördüm.

    Çalışmanın orijinal ismi Feeling the Future: Experimental Evidence for Anomalous Retroactive Influences on Cognition and Affect ya da daha kısa ismiyle ifade edersek retroactive precognition theory. Çalışmayı Cornell Üniversitesi’nden Sosyal Psikoloji Profesörü Daryl J. Bem gerçekleştiriyor, kendisi alanında çok ünlü ve saygı gören bir bilim adamıdır ancak bu çalışmasının ne kadar bilimsel olduğu bilim çevrelerince arada kalmış bir konu.

    Çalışmanın amacı geleceği hissetmek yöntemiyle geriye dönük bir önsezi oluşturabilmenin mümkün olup olmadığını görmektir. Yani daryl bem gelecekle insan beyni arasında maddesel boyutta açıklanamayan bir bilgi ve enerji transferi gerçekleştiğini ve bunun da bugünü ya da bu anı ve bu an içerisinde aldığımız kararları etkilediğini iddia eder. İddiasını desteklemek amacıyla da çok geniş ve gelişmiş bir deney düzeneği ve deney programı belirler. Toplam 9 deneyden oluşan bu deneyler silsilesine 1000 katılımcı eşlik eder. Deneye katılan insan sayısını yüksek tutarak deney sonucunda beklenmeyen istatistiksel alfaları küçük tutmayı amaçlar.

    Duyu ötesi algıyı ölçen (esp ya da extrasensory perception)deneylerden birisinde (Precognitive Detection of Erotic Stimuli) iki perde vardır ve bu perdelerden birisinin arkasında resim diğerinin arkasında ise boş duvar bulunmaktadır. Resmin hangi perdenin arkasında olacağını bilgisayar anlık olarak rastgele belirlenmektedir ve her bir katılımcıdan 18 kez tahmin yapmaları istenir ki bunu 100 katılımcının yaptığını düşünürsek bu toplamda 1800 tahmin eder. Deney ilk olarak içeriği “normal” kabul edilen resimlerle yapılır ve bu resimlerin hangi perdenin arkasında olduğuna dair yapılan tahminlerde %49,8 doğru tahmin oranı tutturulur. Bu doğru tahmin oranı beklenen -yaklaşık %50- aralıkta gelen bir sonuçtur. istatiksel anlamda ve olasılık anlamında beklenen de budur.

    Aynı deney aynı prosedürler ve aynı katılımcılarla beraber bu sefer erotik resimler kullanılarak yapılır. Bu sefer ki doğru tahmin oranı ise %53,1’dir ki bu 1800 tahmin yapılan bir deneyde ciddi bir fark yaratır.

    Bir diğer deneydeyse Dr. Bem bir tersine hafıza testi hazırlar. Teste göre katılımcı öğrencilere grup grup kelimeler gösterilir, bu kelimelerin içinde ilerde ezberlemeleri için gruplanan kelimelerde vardır. Daha sonra katılımcılara içlerinde daha sonra ezberleyecekleri kelimeleri de barındıran bir kelime testi yapılır ve bu teste göre öğrencilerin daha sonra ezberleyecekleri kelimelerde çok daha başarılı oldukları tespit edilir.

    Dr. Bem yaptığı deneyleri ve sonuçları hazırladığı bir makaleyle birlikte bilimsel yayın organlarına gönderir, aynı zamanda başka bilim adamlarına da bu deneyleri tekrarlamaları için bir çağrıda bulunur. Bu deneyi birebir yapmak isteyen herkese, deney düzeneği, yazılımı ve bütün desteği vereceğini taahhüt eder. Kendisi teorisini modern quantum teorisiyle temellendirmek ister ancak bulguları bence de bunun için yeterli değildir. Diğer bilim adamlarının yaptığı deneyler de zaten kendisiyle aynı sonuçları vermez.

    Her ne kadar başarısız olduğu düşünülse de Daryl Bem bu çalışmasıyla çok ilginç bir kapıyı aralamıştır, onlardan birisi zaman matriksinin içinde geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman arasında tersine de bir iletişim olabilir mi yani geri beslemeli bir sistemden bahsedebilir miyiz? Sonuçta ışıktan daha hızlı parçacıklar (neutrino) keşfedilmiş olabilir ve bu ihtimal de (ki çok küçük de olsa) böyle bir şüphenin yersiz olmayabileceğini gösterir. Onun dışında bu alanda deneysel bir düzenek ve program geliştirmesi de bu konuda artık deneysel çalışmalar yapılabilmesinin kapılarını aralamaktadır.

    Son zamanlarda yapılan bazı çalışmalar gösterdi ki bilinç beyindeki nöronların içindeki mikrotübüllerin içlerindeki quantum titreşimleri sonucunda depolanıyor ve bu da evreni bir süper bilgisayar gibi düşünürsek o süper bilgisayarın bir yerlerinde diğer bağlantılarıyla birlikte arşivleniyor demektir. Yani evrensel bilinç gerçek olabilir, ki zaten bunun global ölçekteki deneyleri (The Global Consciousness Project) 1998’den beridir devam ediyor. Vakit bulabildiğim takdirde bununla ilgili bir yazı hazırlamak da istiyorum.

    Bu konuyu daha detaylı incelemek isteyenler için:

mesaj gönder