1. dün ne şarjım ne de fırsatım olmadığı için yazamadım ancak madem çalışma birkaç reaksiyon aldı açıklamak da fayda var. öncelikle ilk deneyin normal resimlerle olanının doğru tahmin oranı % 48 değil % 49,8 ve bence sosyal bilimler dahil bütün bilim alanlarında % 49,8 ile % 53,1 arasında kayda değer bir fark vardır. kaldı ki bu çalışma salt sosyal bir deney değil, içinde ciddi anlamda olasılık istatistik, deneysel data filtreleme barındıran ve ucu quantum teorisine kadar dayandırılmaya çalışılan bir deneyler silsilesidir. deneyin tasarımı saçma olmuş söylemini çok anlayamadım ancak umarım bunu söylemeden önce verdiğim ilk kaynak incelenmiştir çünkü o kaynakta 9 deneyin hepsi çok ayrıntılı şekilde anlatılıyor. ben incelenmediğini varsayarak şöyle söyleyeyim, bu çalışma her ne kadar tatmin edici sonuçlara ulaşamamış olsa da deneyleri bilim çevrelerince ciddi anlamda kabul görmüştür, ve hatta böyle alışılagelmişin dışında bir teorinin sağlaması için çok çok başarılı olduğu da belirtilir. bu savı desteklercesine dr. stuart ritchie (university of edinburgh), profesör richard wiseman (university of hertfordshire), profesör chris french ve anomalistic psychology research unit (university of london) gibi bilim adamları ve araştırma grupları aynı deneyleri birebir aynı prosedürleri kullanarak ciddi şekilde tekrarlamışlardır. keza profesör daryl bem'de kendi alanında çok saygın bir bilim adamıdır. o yüzden deneyin tasarımında ve güvenilirliğinde şimdilik herhangi bir problem gözükmemektedir.

    bilim ve teknoloji sanılanın aksine başarısızlıklar, hatalar ve "deli saçmaları" üzerine kurulmuştur. bir çok gelişme başarısızlığa uğrayan fikirler ve deneylerin bir sonucudur. bizim aksimize bilim başarısızlığa uğrayan çalışmaları çöpe atmıyor, ondan dersler çıkarıp kendisine iteratif gelişme yolları arıyor. örneğin karanlık madde ve karanlık enerjinin varlığı ilk olarak 1922 yılında jacobus kapteyn tarafından ortaya atılıyor ve fikirleri bırakın sıradan insanları birçok bilim adamı tarafından da "deli saçması" muamelesi görüyor. ancak 70'lere gelindiğinde bu fikrin doğruluğu bilim adamlarının büyük çoğunluğu tarafından kabul görüyor. bunun gibi birçok örnek tarihte mevcut, bu örnekleri tek tek saymaya gerek yok.

    yazının içerisinde bir kaç kez tekrar ettim ancak şimdi bir kez daha tekrar ediyorum: bu çalışma tatmin edici sonuçlara ulaşamamıştır. ancak ışıktan daha hızlı parçacıkların keşfedilmesi bu teoriye bir şans doğurmaktadır. peki neden? çünkü bir parçacık zaman içerisinde ışıktan daha hızlı hareket edebiliyorsa o zaman çok sınırlı da olsa gelecek ve şimdiki zaman arasında bir parçacık iletişiminden bahsedebiliriz. o yüzden bu teorinin akıllara soktuğu bu şüphe çok da yersiz değil, aksine açtığı bu yoldan bir çok başka teoriler de türetilebilir.

    şu ana kadar deli saçması ya da saçma olarak nitelendirilen kısmın çalışmanın kendisi olduğunu düşünerek bir cevap verdim ama eğer deli saçması denilen kısım bilincin quantum mikrotübüllerinde quantum titreşimleri tarafından depolanması ve bunun bir evrensel quantum bilinç yapısı oluşturması ihtimalini anlattığım kısımsa artık oraya yazacak bir cevabım bile yok, daha doğrusu hiç nefes harcamaya gerek yok..

    bu konuda çok keskin ifadeler kullanmak istemiyorum ancak bu bizim toplumsal hastalıklarımızdan birisi sanırım: özgüven patlaması. yani üniversite mezunu, yüksek lisans mezunu yada doktora falan da fark etmiyor, çünkü toplumsal yapı bu, bilgin olmadan fikrin olmasi lazım bizim toplumda, dolayısıyla da eğer bir konu bizim algılarımızın dışındaysa direkt saçma deyip geçebiliyoruz. yine de çok haksızlık etmeyeyim seviye yükseldikçe, öğrenilenler arttıkça, aslında ne kadar az bildiğimizi fark ediyoruz ve en azından bu ayarsızlık ortadan kalkıyor ama ben bu platformda wiki'den okuduğu iki parça özet bilgiyle kendisini stephen hawking ve einstein ile aynı klasmanda gören adam gördüm ya, hem de bunu youreads sevgili aranıyor ilanları başlığında yaptı. neyse ki sonradan entry'i kaldırdı ama ben artık o günden sonra burada gördüğüm hiçbir şeye şaşırmıyorum :))

    bakın size bir şey söyleyeyim, bazı sağda solda ahkam kesen arkadaşlar üzülecekler ama öyle sayfayı ikiye katlayıp ortasından uçlu kalemle delince solucan deliği teorisi uzmanı falan olmuyorsunuz, haberiniz ola ;)

    keşke bu başlığın altında çok daha temelli ve sağlam görüşlerle desteklenmiş eleştirilere ya da sorulara cevap verebilseydim, ancak her zaman olduğu gibi eldekiyle yetinmek durumundayız, eldeki malzeme de ortada..

mesaj gönder