1. başlamasının üzerinden 1 aydan fazla zaman geçen operasyon. bu süre zarfında belirli noktalarda değişiklikler yaşandı. bizzat içerideki operasyondan ziyade hükumetin konumuna bakmak daha önemli gibi geliyor bana.

    operasyon ilk başladığında, gece saatlerinde medyaya haber düştü. aynı gün içerisinde joe biden ülkeye gelecekti. alınan bilgilere göre operasyonun son aşamasından haber edilmiş abd. zaten ilk günlerde destekler gibi görünse de daha sonradan işi yokuşa sürmeye başladı abd. bu operasyonun bizi, rusya'ya daha çok yakınlaştıracağı aşikardı. geçen zaman içerisinde önce g20 zirvesi yapıldı, ardından new york'ta birleşmiş milletler genel kurulu toplantısı. bu sırada türk ordusu hava desteği veriyor ve öso, azez-cerablus arasına hakim oluyordu.

    bm genel kurulu toplantısında cumhurbaşkanı tayyip erdoğan, abd ile ilişkilerin devam edeceğini, siyaseten türkiye ile abd'nin kopmayacağını söyledi. bunlarla birlikte aynı zamanda hala esad karşıtı söylemler hükumette devam ediyordu. operasyonun ilk günlerinde numan kurtulmuş "suriye politikasında hata yapmışız." dese bile son günlerde abd ile ortak hareket etme vurgusu yine üst düzeyde söylenmeye devam ediyor. hatta bu iş birliği, ışid'in en önemli merkezi olan rakka'ya abd-türkiye ortak operasyonu yapılabileceğinin bile dillenmesine neden oldu. ancak uzlaşılamayan bir nokta var: kara birlikleri öso mu olacaktı ypg mi? bu konunun da ayrı sonuçları doğabilir ve türkiye'yi bambaşka bir konuma sokabilir.

    operasyonların başladığı günden bu yana hükumetten beklediğim şey iran, suriye ve rusya ile mutabakata varılması. ancak bu bir türlü gerçekleşmiyor. bölgenin doğrudan olaylardan etkilenen ülkeleri bunlar. tarihi kökleri, kültürleri, yaşamları bu topraklarda olan devletler bunlar. gazi paşa'nın balkan antantı, sadabat paktı gibi barış anlaşmaları imzalaması, sscb ile iş birliği anlaşmalarına varmasındaki stratejik derinlik ile bizim bir türlü sulhu sağlayamayan, sürekli sınır komşuları ile sorun yaşayan politikalarımız arasındaki farkı ister istemez insan hissediyor.

    burada değerli bir yazarımıza da geçenlerde söyledim. sputnik gibi rus haber ajanslarında türkiye'nin suriye politikası ile ilgili tutum değişmeye başladı. g20 zirvesinden bu yana ruslar daha tedirgin, daha temkinli ve üstü kapalı eleştirel yorumlar ve analizler yayımlıyor. yeniden abd güdümünde politika üretmesinden korkuluyor akp hükumetinin. haksız da sayılmazlar açıkçası. sürekli fırat'ın batısı muhabbeti yapılıyor ama fırat'ın doğusundan senelerdir kürt askerleri var. senelerdir ırak bölgesel kürt yönetimi var. vakti zamanında türkiye'nin kırmızı çizgisiydi ıbky. ancak barzani'ye abd tarafından bu devlet kurduruldu, peşmergeler askerimiz tarafından eğitildi, kürt istihbaratı bizim de desteklerimizle kuruldu. bunu yapan akp hükumetinden şu anda rusların, iranlıların çekinmesi doğal.

    bu noktada şuna da dikkat etmek gerek: akp 2011 yılından beri istenmeyen çocuk. batı'nın üzerini çizdiği bir aktör. cemaatin akp'ye karşı sürekli desteklenmesinin ve kollanmasının da sebebi bu. akp batı ile ittifakı kopardığından beri ülkenin başına gelmeyen kalmadı. en son moody's'in kredi notlandırması bile buna paralel aslında. 2007'de e-muhtıra olduğunda bile düşmeyen kredi notlarımız şimdi düşüyor. o zamanlar demokrasi havarisi olan akp, batı'nın sürekli pohpohlayıp sırtını sıvazladığı akp bugün gerçek bir darbe atlatılmış olmasına rağmen doğru dürüst hiçbir destek görmedi uluslararası arenada. kredi notları düşürülüyor. pkk eylemleri artıyor, pyd tehdit olarak devam ediyor ve kıbrıs sorunu yine alevleniyor. geleceğimiz konusunda pek olumlu düşündüğümü söyleyemem. akp hükumetinin bir an evvel yakın komşularla sorunları çözüp batı eksenli olmaktan ziyade daha avrasyacı bir politika gütmesi elzem. ekim ayında yaşanabileceği iddia edilen olayların ise henüz tam zamanı olmadığını, akp'nin resti çekip çekmemesine göre batı'nın sahneye koyabileceği gerçekçi bir eylem olarak düşünüyorum. bağımsızlıktan taviz verilmemesi ve ülkenin bir an evvel huzura kavuşması dileğiyle...

    son olarak da 90'ların başında recep tayyip erdoğan'ı, ılımlı islamı ve fethullah gülen'i öve öve bitiremeyen morton abramowitz'in 2012'deki bir analizini koyayım buraya. 4 sene önceden yapılan, boşlukları bugün dolan bir analiz. nedense bu insanların her makalesi, her analizi anca olaylar yaşandıktan sonra tam bir parça halinde görünüyor.

    yazının sonundan bir cümle:
    -Ve tüm yönleriyle Kürt sorunu, onun için Aşil’in topuğu, Onun sonunu getirebilecek bir konu.
    ae

mesaj gönder