1. "bu al yanaklı, köse, her akşam iskemlemin başında durup şansıma şans katan simitçinin hayatından memnun olmamasının birçok sebepleri varken, benim samimiyetime tatlı tatlı gülmesi, bön bön bakması nedir? onun bu cemiyete ne faydası vardır? birbirimizi ite dürte yaşıyoruz. en zararsızlarımız sütçü beygirlerinin arkasında istanbul sabahlarının sisli perişan sokaklarına küfreden hilekar sütçüler, akşam karanlığında ışıksız, hanımeli kokan mahallelerde "akşam simidi" diye haykıran bol şalvarlı, patates yüzlü masum çocuklardır. en faydalılarımız büyük kitaplar yazan, cart curt öten, yanlış hesap yapıp binalar çökerten, beton köprülerin bin ton kaldıracağını hesaplayıp da, yüz altmış ton kaldıramayınca nasıl olup da yıkıldığına eseflenen mühendislerdir."
    (kumarbaz hayri efendi)

    "şehrin dışına çıkmak kendi kendinden kurtulmak gibi bir şey. hatıralarımız, aşklarımız, dostluklarımız, hıyanetliklerimiz, iyilik ve kötülüklerimiz, sefaletimiz, rezaletimiz hep şehrin içinde kaldı. burada ağaçlar, yemişler, sebzeler ve hayvanlarlayız. işte ağaçlar: ceviz, incir, dut, erik, çitlembik... işte kabak, hıyar, mısır, ayçiçeği... işte kara, sarı, kırmızı, yağlı, arık, bereketli toprak. yat cevizlerin gölgesine! vur beline tekmeyi derdin! uyu! ağzının kenarında sinekler uyu uyuyabildiğin kadar. şehrin dışını bile kavuran bu sıcak, orada apartmanların, ağaçsızlığın dostluğunda kimbilir ne cehennemdir."
    (sur dışında hayat)
    (bkz: havuz başı - sait faik abasıyanık)

mesaj gönder