1. lise yıllarım, böyle en mal olduğum yıllar.
    yeni popüler olmaya çalışıyorum, sanki başarıyor gibi, kız tavlamak için kickboxa başlamıştım, çünkü dans kursunda bir baltaya sap olamıyordum.
    neyse okulun güzel ve dövüş sporlarına meraklı hatunlarından birini antrenmana beni izlemeye davet ettim.

    kızın önünde iki üç acemi döverek kahraman olacaktım, zaten iyiydim. antrenmandan önce hocaya beni güçsüz adamlar ile eşleştir diyeceğim hoca yok. neyse benden çok iyi olan fazla adam yoktu salonda.

    sonra hoca biraz geç ve 4 tane başka sporcu ile geldi salona bu arkadaşlar, hava harp okulu kickbox sporcuları dedi.

    iyi güzel, kıza bak kimler geliyor hatası atacağım. böyle mutlu oldum lan.

    neyse sonra hoca devam etti. bu akşam birbirinizle değil misafirlerimizle dövüşeçeksiniz.

    evet işte o anda boğazımda bir şeyler düğümlendi. böyle şansın ızdırabını, hani derler ya göte girecek yarak bağdattan şahlanarak gelir, bizim ki harp okulundan geldi.
    sağ olsunlar.

    şimdi kickbox'da branşlar vardır, semi kontakt(çok hafif vuruşlar), light kontakt(orta derece vuruşlar), full kontakt(tam vuruş bacaklara tekme yok), k1 kontakt(televizyonda gördüğünüz kickbox, yarı profesyonel diye geçer).

    bu dört sporcudan her biri bu saydıklarımdan birinin ustası.

    neyse ısındık.

    hoca dört milli sporcuyu dört ayrı ringe aldı.

    sonra beni söyledi, yakışıklı seç birini dövüşeçeksin dedi. sonra üç sporcu daha seçti.

    lan dedim, ah dedim. baktım çocuklara 3 tanesi hayvan gibi, bir tanesi bir deri bir kemik yaklaşık bir doksan boyunda ve gözleri öyle şaşı ki, dersin bir gözü toprağa bakıyor.

    bende dedim bunun vurduğundan ne çıkar, ben bunu giberim. hani iki şeyi birden isteyene;
    oldu canım hem ayranım dökülmesin, hem götüm sikilmesin derler ya.
    dedim göt gitt bari, ayran dökülmesin, az dayak yerim.

    ve de arkadaşlar seçtiğim zayıf sporcu. k1 kontakt stilinde dereceleri olan bir çocukmuş ya. olabilecek en
    sert çocuğu seçmişim. battıkça batıyorum.

    ah şansım ah,
    ne atıma ot verirsin, ne sikime göt verirsin, ne istiyon benden.

    neyse maç başladı, dövüşüyoruz diyeceğim ama dövüşmek çift taraflı olur dövülüyorum ama nasıl dövülüyorum, yıldızları sayıyorum yengeçler düz yürüyor. kızı unuttum hastanelik olmaz isem yeter diyorum.
    yeter diyorum ama vurdukça vuruyor.

    hani bir kulağının arkasını sikmedi derler yâ, adam kulağımın arkasına bile dönerek tekme atıyor.
    show yapıyo, milli sporcular geldiği için, ve belediyenin takımı olduğu için resimler çekiliyor, video kayıt yapılıyor.

    oy ben ne günah işledim, adam sayemde meşhur oldu.

    tek yumruk dahi atamadım, ama yediğim dayağın haddi hesabı yok.
    ay her tarafım şiş oldu der ya kızlar o derece.

    bir fıkrada temel'ı grup sekre davet ederler, tam işin ortasında ışıkları kapatırlar, iş bitinceye kadar açılmaz ışıklar, sonrasında ışıkları açarlar, temel'e sorarlar nasıl geçti diye.
    temel'de iki meme ekledik diye yediğimiz yarağın haddi hesabı yok, o hesap.

    lan iki dayak atıp, kıza hava atacağız diye yediğimiz dayağın, çektiğimiz rezilliğin haddi hesabı yok.

    bir deri bir kemik adamında en iyisi olduğunu kızı inandırma şansım zaten yoktu. işin teknik kısmını o kadar nereden bilsin, anlatsam da inanmaz ki.

    neyse sonunda kızla kanka olduk, mutsuz son.
    yani mutsuz son derken o kadar da mutsuz son değil, kız yediğim dayağı okulda bilgehan demir'in maçı anlatmısı gibi anlattığı için okulda da rezil olmuştum.
    daha da mutsuz son..

mesaj gönder