1. tarihsel olgular göstermiştir ki İç savaş; belli bir yoğunlukla bir ülkenin içsel dinamiklerinden kaynaklanıp sonrasında görünür/görünmez diğer ülke güçlerinin müdahalesi ile çıkar çatışmasının yaşatıldığı ortamdır. dış müdahale şiddetinin/gücünün, gerçek amacı peşinde mücadele edenlere oranla fazla olduğu koşullarda da^:genelde böyle olmuştur^ bambaşka bir sonuca evrilir. İç savaşın yaşandığı ülkeler için tarifsiz acılar ve kırılganlıklar yaşansa da müdahiller için en kötü zayiatı "itibar" ve "maddi" kaybı olabilecek; anayurdundan uzak, belki bir simülasyon, güç/çıkar savaşıdır. dönemin lojistik imkanlarını göz önüne aldığımızda ABD'de yaşanan ve tarihte en çok virali dönen iç savaşta dahi iç dinamikler tamamen bir başına kalmamıştır.

    Avrupa'nın aşil tendonundaki ispanya'nın iç savaşı, dönemin yükselen faşist yapılanmaları ve 1848'lerden itibaren ciddi anlamda siyasal hayatta ses bulan sol görüşün kutuplaşan tarafları arasındaki cereyandan doğmuştur. Ancak doğuşundan sonraki yayılmasında bir fark göze çarpar, ideolojik bir çatışma olduğu kadar, faşizme karşı aynı çatı altında birleşebilen liberal, sosyalist, komünist hatta anarşistler vardır. lakin SSCB'nin 1939'daki saldırmazlık paktına giden uysallığı ya da zaman kazanması, Fransa'nın kendi karmaşası ve İngiltere'nin kapitalist endişeleri, doğrudan almanya ve İtalya'dan yardım alan darbecilerin bu savaşı kazanmasını sağlamıştır.

    ancak bu savaşın nihai etkilerinden biri, hem toplumsal hem de uluslararası politik anlamında 2.dünya savaşı esnasında anti-faşizme karşı bir blok olarak mücadelenin uzakta yanan kırılgan ışığını göstermesidir.

    !---- spoiler ----!

    Bütün partilerin sağa karşı tek bir seçim cephesi oluşturmaları fikri ne yapacağını tam olarak kestiremeyen bir sol için anlam taşıyordu. dünyadaki son kitlesel kalelerinde bulunan anarşistler bile kendi taraflarından, seçimlerde burjuva oy verme oyununu oynamalarını istediler.

    oysa o zamana kadar seçim gerçek bir devrimci için hiçbir değer taşımamış ve hiçbir anarşist oy verme zahmetine katlanmamıştı. Şubat 1936'da halk cephesi çok büyük miktarda oy almadıysa da, sağladığı eşgüdüm sayesinde, ispanya parlamentosu ya da cortes'de, az farkla ama önemli bir çoğunluk kazandı. Bu zafer birikmiş toplumsal hoşnutsuzluk lavlarının püskürebileceği bir çatlak oluşturacak kadar etkin bir sol hükümet çıkarmadı. bu durum sonraki aylarda giderek açığa çıktı.

    Ortodoks sağcı politikacıların başarısızlığa uğradığı bu aşamada ispanya, bir zamanlar öncülüğünü yaptığı, iberya dünyası için karakteristik hale gelen bir siyaset biçimine geri döndü:promunciamento ya da askeri darbe. ancak İspanyol solu kendini ulusal sınırların ötesinde halk cepheciliğine yakın bulurken, İspanyol sağı da faşist güçlere doğru çekildi. bu yerel faşist hareket, aynı ölçüde tanrısız olan liberaller ile komünistler arasında pek fark görmeyen ve her ikisiyle de uzlaşması mümkün olmayan kilise ve monarşistler aracılığıyla gerçekleşti.

    İtalya ve Almanya'daki sağın zaferinden moral ve belki de siyasal bir yarar sağlamayı umdu. seçimlerden hemen sonra ciddi biçimde darbe hazırlıklarına girişen İspanyol generallerinin mali desteğe ve pratik yardıma ihtiyaçları vardı ve bu konuda italya ile müzakerelere başladılar.

    ne var ki demokratik zafer anları ve siyasal kitle seferberliği askeri darbeler için ideal değildir. askeri darbeler, silahlı kuvvetlerin darbenin içinde olmayan kesimlerinden ayrı olarak sivillerin de verilen sinyalleri almaları halinde başarılı olabileceklerine güvenirler; bu türden sinyal almayan askeri darbeciler ise başarısızlığı sessizce kabullenirler.

    klasik darbe en iyi şekilde kitlelerin geri çekildikleri ve hükümetlerin meşruluklarını kaybettikleri zamanlarda oynanan bir oyundur. o sırada İspanya'da bu koşullar yoktu. generallerin 17 temmuz 1936 darbesi bazı şehirlerde başarıya ulaştı ve başka yerlerde, halk ve hükümete sadık güçlerin coşkulu direnişiyle karşılaştı. Başkent Madrid de dahil olmak üzere İspanya'nın iki ana kentini ele geçirmeyi başaramadı. Bu durum, İspanya'nın çeşitli kesimlerinde toplumsal devrimin vaktinden önce patlak vermesine yol açtı. Darbe, bütün İspanya'da, artık sosyalistleri, komünistleri hatta anarşistleri de kapsayan ancak kitlesel ayaklanmanın darbeyi yenilgiye uğratan güçleriyle de kolayca bir araya gelemeyen meşru ve usullere uygun biçimde seçilmiş cumhuriyet hükümeti ile kendilerini komünizmin karşısında ulusalcı haçlılar olarak sunan isyancı generaller arasında uzun süreli bir iç savaş halini aldı.

    Anti-faşist kamuoyunun, generallerin ayaklanmasına gösterdiği tepki, faşist olmayan hükümetlerin gösterdikleri tepkinin aksine ani ve kendiliğindendi. Bu hükümetler, SSCB'nin ve o sırada Fransa'da henüz iktidara gelen sosyalistlerin önderliğindeki halk cephesi hükümetinin yaptığı gibi, vargüçleriyle Cumhuriyet'in yanında oldukları bir sırada bile, belirgin biçimde daha ihtiyatlı davrandılar. İtalya ve almanya kendi saflarına derhal silah ve personel gönderdi. fransa yardım yapmaya istekliydi ve cumhuriyete bir miktar (önemsiz) yardımda bulundu.

    Bu durum, iç bölünmeler ve iberya Yarımadası'nda toplumsal devrimin ve bolşevizmin ilerlemesi olarak gördüğü şeye derin bir düşmanlık duyan Britanya hükümeti yüzünden, resmi bir "tarafsızlık" siyaseti zorunlu olana kadar sürdü. Batı'da orta sınıf ve tutucu kamuoyu, her ne kadar generallerle ateşli bir biçimde özdeşlenmediyse de genellikle bu tutumu paylaştı. Kesin bir tutumla cumhuriyetçi safta yer almasına rağmen SSCB'de İngiliz himayesinde gerçekleştirilen tarafsızlık anlaşmasına katıldı. bu anlaşmanın amacı generallere alman ve İtalyan yardımını önlemekti. hiç kimse bu anlaşmanın başarılı olacağını umut etmiyor ya da başarılı olmasını istemiyordu.

    sonuç olarak anlaşma "belirsizlikten ikiyüzlülüğe kadar derecelendi.". 1936'dan itibaren rusya içtenlikle, resmen olmasa da Cumhuriyet'i desteklemek için adam ve malzeme gönderdi. mihver güçlerin İspanya'ya muazzam müdahalesi karşısında Britanya ve Fransa'nın bir şey yapmayı reddetmeleri ve böylece Cumhuriyet'i kendi kaderine terk etmeleri anlamına gelen tarafsızlık, hem faşistlerin hem de anti-faşistlerin müdahale etmeyenleri azımsamakta ne kadar haklı olduğunu ortaya koydu. Bu aynı zamanda İspanya'nın meşru hükümetine yardım eden yegane güç olan SSCB'ye ve bu ülkenin içindeki ve dışındaki komünistlere, sadece bu yardımı uluslararası çapta örgütledikleri için değil, aynı zamanda kısa süre içinde Cumhuriyet'in askeri çabalarını belkemiği haline geldikleri için de, muazzam bir itibar kazandırdı.

    Sovyetler daha kendi kaynaklarını seferber etmeden önce, liberallerden solun en uzak kesimlerine kadar İspanya'da verilen mücadeleyi kendi mücadelesi olarak tanıdı.

    !---- spoiler ----!

    ^:biraz uzun oldu, okuyan youser'a teşekkürlerimi sunarım.^

    alıntılanan bölümün kaynağı : 20. yüzyıl aşırılıklar çağı - eric hobsbawn

    ayrıca döneme ilişkin güzel bir roman : (bkz: çanlar kimin için çalıyor - ernest hemingway)

mesaj gönder