• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (9.00)
das weisse band - eine deutsche kindergeschichte - michael haneke
birinci dünya savaşı arifesinde protestan kuzey almanya'da bir köyde geçen hikaye, köyde gelişen tuhaf ve ürkütücü kazalardan yola çıkıyor. eğitim, din, gelenek, masumiyet gibi kavramları köyün soysal dengeleri üzerinden yansıtan ve tartışan film, köy öğretmeninin geriye dönerek anlattığı bir hikaye olarak işlenmekte. anlatımıyla izleyiciye eşlik eden öğretmeninin sözlerinde yer verdiği gibi, bu olaylar, 2. dünya savaşı almanya'sının toplumsal temellerini gözler önüne seriyor.
  1. elf gözlerim beni yanıltmıyorsa burası boş kalmış bir haneke filmi başlığı. o zaman hemen dolduralım naçizane.

    film, haneke'nin en iyilerinden bence, bittikten sonra boşlukta hissettim bir süre kendimi. aslında çok tanıdık bir konu olmasına rağmen yönetmen haneke olunca malum insan kendini ordan oraya sürüklenirken buluyor, dumur olmalara doyamıyor.

    üzerine saatlerce konuşabileceğim bir film. o yüzden nereden başlayacağımı bilemediğimden filmle ilgili bir kaç not paylaşayım önce. film yine ödüllü. 62. cannes film festivali'nde altın palmiye ödülünü aldı. filmde yine haneke'nin gözdelerinden ^:susanne lothar^ var. hayatta olsaydı yine haneke'nin kıymetlilerinden ^:ulrich mühe^ de filmde yer alacaktı. film siyah-beyaz ve 144 dakika.

    gelelim konusuna. film 1913 almanya'sında bir köyde geçiyor. bu köy, hepimizin yerleşmek istediği türden, ege kıyılarında, şiveleriyle bizleri sıcacık gülümseten köylülere sahip bir köy değil ne yazık ki. bu köy aslında gerçek anlamda bir köy. tepeden tırnağa muhafazakar ve ahlaki çöküntüde. köyde bir takım gizemli olaylar gerçekleşiyor sürekli ve her şeyin üzeri alışılmış bir sıradanlıkla örtülüyor. klasik üç maymun hikayesi. herkes her şeyi bilirken aslında, hiç kimse bir şey bilmiyormuş gibi. ahlaksızlığa, şiddete, yalana göz yummak ve umarsızca devam etmek hayatlara. bir kaç ahlaklı insanın akıbeti de ne yazık ki malum.

    !---- spoiler ----!

    film, çocuklarını eğitmeye(!) çalışırken onları büsbütün bir çıkmazın içine sokan, onları hırpalayarak ıslah etmeye çalışırken bütün masumiyetlerini yok etmek üzerine kurulu bir hikayeye dayanıyor. ama haneke bunu öyle ustaca ve yine öyle dozunda bir acımasızlıkla yapıyor ki üzülemiyorsunuz bile bazı sahnelerde öfkeden. masturbasyon yapan yeni yetme oğlunun gece uyurken ellerini bağlayan bir din görevlisi, kendi kızına tecavüz eden bir doktor baba ve tüm bunlar olup biterken bunları bilip de bilmeyen insanlar. çoğu sahnede sizi kapının önünde bırakan ve içeride olanları bilinçaltınızın dehlizlerine teslim eden bir yönetmen. farklı bir çok olay ve karakter üzerinden çocukların masumiyetini nasıl öldürür, içlerinde uyuyan karanlığı nasıl uyandırırız üzerine nefis bir anlatım. beyaz kurdelenin çocuk masumiyetini simgelemesi gerekirken aslında yetişkin acımasızlığına dem vurması. sonrasında yine izleyiciye bırakılan bir final. bu finalde, zihnimizde kendimizden ne kadar tiksiniyoruzla eşdeğer bir son yaratma. o çocukların sonradan belki de "o" savaşın en acımasızları olmaları.

    !---- spoiler ----!

    her haneke filmi gibi bunu da üzerinden zaman geçtikçe daha çok sevdim, seviyorum.

mesaj gönder