• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (9.67)
babamın kanatları - kıvanç sezer
ibrahim, kanser hastalığa yakalandığını öğrenen bir inşaat işçisidir. ibrahim'in hayatta önem verdiği en kıymetli şey ise van'da yaşayan ailesidir. yeğeni yusuf, amcası ibrahim'i anlamaktan çok uzak, işinde yükselme hırsıyla yanıp tutuşan bir işçidir. ibrahim bir yandan hastalığı ile uğraşırken bir yandan da inşaatında çalıştığı toplu konut şantiyesinde şartlar gitgide zorlaşmaktadır. tüm bu karmaşanın ortasında ibrahim'in aklında tek bir soru vardır; arkasında ailesine ne bırakacak?
  1. filmdeki diyaloglar tamamen gerçeği yansıtıyor. türkiye'deki inşaat sektöründe müteahhit-kalfa-mühendis-usta-işçi ilişkisini oyuncuların mükemmele yakın performanslarıyla çok iyi özetliyor. çekimler de hoş, ışık bazı sahnelerde çok iyi kullanılmış.

    sonuç olarak filme bürünmüş bu sektörün gerçekleri tüm çıplaklığıyla yüzümüze vuruluyor. o yüksek kulelerde yaşayan hak ettiklerini düşünerek satın aldıkları, oturdukları dairelerin sahipleri olan insanlar; o binaların temellerinde yatan acıları, hüzünleri, dertleri, tasaları hiç düşünmediklerini fark ediyor. evet gerçekler bunlar. bu inşaatlar bu şekilde yapılıyor. acımasız yöneticilerin, müteahhitlerin paraya satılmış ruhlarının dehşetiyle; kolonlarına-kirişlerine sıkışmış ölüleriyle.

    filmde tabii ki birçok konu işleniyor; işçi sınıfının çaresizliği, inşaat sektörü, insanın değeri, karamsarlık, çaresizlik, umut, kaçış, direniş...

    aynı zamanda film, bu büyük(!) türkiye'nin küçük bir özeti niteliğinde. türkiye-inşaat birbirine çok uzak kelimeler değil, gittikçe birbirini çağrıştıran belki ileride "eşanlamlı" kelimeler olarak nitelenecek, "türkiye/inşaat" kullanımını göreceğimiz kelimeler. literatüre geçmese de bu benzetmeler durumumuzu özetler nitelikte. evet sadece inşaat yapıyoruz ve sadece yaptığımız bir şey olan o inşaatı düzgün yapamıyoruz. aynı zamanda öyle bir ülke düşünün ki; her insanı müteahhit potansiyeline sahip olsun. evet biz böyle bir ülkeyiz. sahip olduğumuz inşaat sektöründe ne mimar mimar, ne mühendis mühendis! denetim denilen ve en önemli görevi üstlenen kuruluş sadece evrak işlerini takip eden, fotokopi çeken, popstar fan ergenleri gibi ortalıkta imza toplayan ergenlerden farklı olmayan kurum. iş güvelik başlı başına fiyasko; düzeni olmayan denetim için asgari verilen sürenin yolda geçen süreye anca yettiği, çok ücret alamadıklarından mütevellit görevlerini yapmanın sorumluluğunu yerine getir(e)meyen, parasını müteahhitten alan yaptırımı bulunmayan bir diğer kuruluş. bir de belediye ayağı var ama şu an zamanımı ziyan etmemek için ona girmiyorum.

    uzun lafın kısası doğru düzgün sistem yok; yıktıkları gecekondulardan daha kötü, derme çatma "ruhsuz" sistem.

    "yama" yapmayı adet edinmiş, ama yama yapa yapa elbiseyi kurtaracağım zannederken yamadan ibaret bir hale getirmiş. ortada elbise falan yok, sadece yamaya bürünmüş bir paçavra kaldı.

    "türkiye/inşaat" derken de bunu söylemek istedim:

    türkiye'nin her yerinde bu paçavralar ve onun sonunçları var.

    allah sabır versin, rahmet eylesin.

mesaj gönder