• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.62)
körlük - jose saramago
araba kullanmakta olan bir adam, yeşil ışığın yanmasını beklerken ansızın körleşir. körlüğü, başvurduğu doktora da bulaşır. bu körlük, bir salgın hastalık gibi bütün kente yayılır; öldürücü olmasa da tüm ahlâki değerleri yok etmeyi başarır. toplum, görmeyen gözlerle cinayetlere, tecavüzlere tanık olur. ayakta kalabilenler ancak güçlü olanlardır. koca kentte körlükten kurtulan tek kişi, göz doktorunun karısıdır. portekiz'in yaşayan en önemli yazarı olan jose saramago, bu çarpıcı romanında körlük olgusunu bir metafor olarak kullanmış, basit imgelere, sıradan sözcük oyunlarına başvurmadan, yoğun bir anlatımla, anlatıcının ve kahramanların konuşmalarını ortaklaşa bir monologa dönüştürerek, kurgunun evrenselleşebilmesi açısından kişilere ad vermeksizin liberal demokrasinin insanları sürüklediği sağlıksız ortamı olağanüstü bir ustalıkla yaratmıştır. (idefix'den alınmıstır.)
  1. "kavramlar kriz anlarında sınanır." der sevgili hocam betül çotuksöken. bu roman sadece kavramların değil insanların da kriz anlarında sınandığını düşündürdü bana. en işlevsel yetimizi, görme yetimizi kaybetsek bizi nasıl bir yaşam bekler bilmiyoruz. insanca bulduğumuz özelliklerimizi yavaş yavaş yitiririz belki. tüm insanlar görme yetisini kaybetse bir önceki cümledeki "belki"yi atmamız gerekir. romanda da öyle oluyor. insanın hayvanlaşması konu ediliyor aslında.

    okurken "ben olsam ne yapardım?" diye çok sordum kendime. mesela, koyu renk gözlüklü genç kız gibi, kendime ve başka insanlara yiyecek temin edebilmek için o kadar aşağılanmaya katlanır mıydım? yanıtım: intihar ederdim ama öncesinde zorbalar koğuşundaki birkaç kişiye de zarar vermek için elimden geleni yapardım. doktorun karısının yerinde olsam o kadar özverili davranamayabilirdim. bence insan onurunu koruyabilmek için en büyük mücadeleyi, gözlerini beyaz bir körlük içinde yaşayanlara ödünç veren bu kadın veriyor. körler yaşama mücadelesi verirken o yaşatma mücadelesi veriyor ve bu yönüyle takdiri hak ediyor.

    körlük, camus'nün veba'sına benziyor doğru ama daha en başta bir ayrışma var. veba'da ad koyma, sorunu saptama ve çözme aşamaları görülüyor. körlük'te ise daha ad koyma aşamasında, yani daha sorun saptanmadan hastalık yayılıyor. bu beyaz körlüğün nedeni de nasıl ortadan kalkacağı da bilinmiyor.

    körlük bana veba'dan çok, koku romanını çağrıştırdı. patrick süskind, koku'nun sonunda insanların kendilerinden geçip nasıl hayvanlaşabildiklerini, sonra hiçbir şey olmamış gibi yaşamlarına nasıl tekrar devam edebildiklerini oldukça etkileyici anlatır. körlük'te de başka türlü bir kendinden geçme ve sonunda kendine dönme var gibi. peki, "kendi" dediğimiz şey bütün bunların birleşiminden oluşmuyor mu? koyu renk gözlüklü genç kızla yattıktan sonra "kendimi tanıyamıyorum." diyen doktorun "kendi"si, içinde en yüce ve en alçak duyguları barındıran hepimizin "kendi"si değil mi? ne diyordu sevgi soysal tante rosa'da? "her şey özlenebilir. her şey tutku konusu olabilir. her şey aynı ölçüde kutsal ve aynı ölçüde aşağılık olabilir. tutkular çevreye göre değişen şeylerdir. evli kadınlar toplantısında, en temiz pak aile kadını olmaya özenen kadın, orospuların yanında en orospu olmayı niçin istemesin? önemli olan istektir, hiçbir istek diğerinden soylu değildir, değildir..." ve körlük, olumsuz koşullar nedeniyle yaşama içgüdüsü benliğimizi ele geçirdiğinde aslında hiçbirimizin diğerimizden daha soylu olamayacağımızı kanıtlar gibi.

    sözcükler anlamını yitiriyor, geriye anlamsız sesler, homurtular kalıyor. ve yedi kişiye insanlığını yeniden hatırlatan, yine sözcükler oluyor. doktorun karısı kitap okuyor, diğer körler onu dinliyor, sakinleşiyor, uyuyor. sözcükleri yerinde ve abartısız kullanan bir yazarın sözcüklerin gücüne inanması bir okur olarak hoşuma gidiyor.

    zamanın belirsizliği ve mekânın daraltılması, okurlar olarak olaylara ve insanların tepkilerine yoğunlaşmamızı sağlıyor. bu da metni bence daha değerli kılan unsurlardan sadece biri.

    romanın sonlarında caddelerde görülen iki farklı kör grubunun konuşmaları oldukça etkileyici. yaşamaya devam etmek isteyenlerin örgütlenmesi gerekliliği bu iki grubun konuşmaları aracılığıyla aktarılıyor.

    körlük'le youreads eş zamanlı kitap okumaları grubu aracılığıyla tanışmıştım. pek çok nedenle ancak okuyabildim. tanıştıranlara selam ve teşekkürler...

mesaj gönder