1. çaresizlik hissinden doğabilen eylem. temel niteliği kaçmaktır, bunu reddetmeye gerek yok. kaçmak cesaret midir, korkaklık mıdır bu noktada tartışılabilir, fakat cesaret ve korkaklığın ne değeri olduğunu sorarım. gereksiz yere neden cesaret etsin insan? yani intiharı ya da hayatta kalmayı cesurca bulan birinin onları övmek için ne sebebi olabilir ki?

    yaşamaya programlıyız, ki bahseden olmuş. burası muhakkak. diyelim ki bu noktada intihar cesurca olsun. fakat doğal seçilim diye bir şey var, belki de insanın evrimi sonucunda artık "sonraki nesillere gen aktarmaması daha uygun bulunan güçsüz bireylerin" intihar mekanizması şekilleniyordur? anne kedilerin hasta yavrularını kendilerinden uzak tuttuğu bir yaşam düzeninde çok şaşırtır mıydı? öyle bir durumda genlerini taşımak için hayatta kalmak daha cesurca değil midir? fakat yine de bu cesaret veya korkaklığı, iyi ya da kötü olarak adlandırmak saçmalıktır.

    bir insan, intiharın öznesinin kararını veya vazgeçişini coşkun duygularla yargılıyorsa iki şekilde yapıyordur bunu: ilki, geride kalanın gidenden güçlü olduğunu ilan ettiği ilkel bir dürtü; ikincisiyse kişinin yapamadığını başkasının yapması ve bu yüzden geride kalanın gideni övmesi. evet, bu kadar bencilce değerlendirir çoğunluk, intihar eylemini.

    özünde intihar, başta da belirttiğim gibi, çaresizlikten kaçma isteğinden başka bir şey değildir. ister kişinin dışarıdan kaynaklanan çaresizlikleri olsun, isterse de kendi kafasındakilerin gerçek dünyayla uyuşmaması veya yaşama isteğinin kontrol dışı düşüşü olsun.

    bu noktada önümüze çıkan en önemli kavram, "yaşanmamış gelecek" oluyor. intihar, kişinin henüz yaşamamış olduğu geleceğini yok etmesidir. çaresizlik içindeki birey, geleceğinin değeri kalmadığına ve çaresizliğinin onu yalnız bırakmayacağına inanarak bu inancını eyleme döker. bu yüzden intihar isteğinin kesinlik arayışıyla da ilintili olduğunu iddia etmek, yanlış olmasa gerek. çünkü "güzel bir gelecek" ile "çok sürünmeli bir gelecek ihtimali" arasındaki denge, bu hayatta kesinlikle adil kurulmamıştır. sonuçta atalarımız "bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur" demiş, güzel gelecek hayali kesinlikle yoğun çaba istiyor. herkes bunu karşılayabilecek motivasyonu taşımıyor, herkes o ilkel yaşama isteğiyle dolup taşmayabiliyor. aynı zamanda, bizim bakıp bağ yaptığımızı, biri gelip ateşe verdikten sonra kahkahalar atarak seyredebiliyor. insan, bu şekilde bakıldığı takdirde, "çevrede ne olursa olsun elindekileri bağa çevirmeye çalışan bir bahçıvan" konumuna düşüyor. bunun zorluğu, yaklaşık 8 milyar insanın "birbirinin bağını ateşe verirken kendi bağını kurmak" şeklinde bir ilişki içinde olduğunu düşünürsek ortaya çıkar. şu bir gerçek ki yaptığımız şey birbirimizin işini zorlaştırmaktan ibaret çoğu zaman. yardım eden güzel insanlar var, fakat onlarınki de ister istemez "umut en büyük kötülüktür, çünkü işkenceyi uzatır"^:nietzsche^ sözünü getirir akıllara.

    fakat yaşamak, doğası gereği güzeldir. yaşayan canlı ondan gayrısını bilmez, bir bakteri de olsanız insan da olsanız nerede refah var oraya göç eder ve nerede bela var ondan uzaklaşırsınız. bu yüzden hayatı takip etmeye veya onu takip etmeyeceksek elenmeye mahkumuz. o yaşamın içinde tuhaf şeylerden keyif alıyor, kendimize sanat denen bir hayata katlanma yöntemi yaratıyor, aşık oluyor, oyunlar oynuyoruz, ona uyumlu değilsek veya tüm güzel genlerimize rağmen büyük bir talihsizlik eseri namlunun ucuna düştüysek de, çaresizlik altında eziliyoruz.

    bundandır ki, intihar kişinin o anlık hissettiklerinden fazlasına bağlı değildir. şunu da asla unutmayalım, 200 kg kaldıran da var, 20 kg kaldırırken belini sakatlayan da. hayata tüm bakış açımız kendi zihnimizin penceresinden temel aldığı için, o pencereyi genişletmeye çalışmayıp, "neden 20 kiloyla sakatlandı ki, 200 kilo altında kalanlar ne yapsın" diyenler her zaman olacak. bir de, biraz hımbıllık etmeyi kesse 100 kiloyla uğraşabileceği halde 50'de tıkananlar olacak tabii. çünkü insanlık, tembelliğe de meyillidir.

    zehirlenme olaylarında iki şey önemlidir; biri zehirlenen canlının özellikleri, diğeri de zehrin özellikleri. savaşta da aynı şekilde iki tarafın kabiliyetleri önemlidir. bu hep böyledir, etken ve maruz kalan arasındaki denge böyle kurulur. bu yüzden intihar, ne şartlardan ibarettir ne de yenik düşenden. överken de, yererken de kişi sadece kendi bildikleriyle sınırlı kaldığını unutmamalıdır.

    hepsi bu.

    ne kutsanası, ne lanetlenesi bir eylem. güzel giden hiçbir şeyin bitmesini istemeyiz, şayet "daha güzeli" için alabileceğimiz bir risk yoksa, ki o sırada da bu bitmesini istemek değil feda etmektir. güzel gitmeyenin bitmesini de herkes ister, farklılaşan tek şey mücadele biçimidir.

    d1: ufak bir ek

mesaj gönder