1. sevgili y. ,
    hiçbir mektuba hal hatır sormayla başlanmaz diye öğretmişlerdi türkçe derslerimizin hemen hemen hepsinde. fakat daha iyi bir başlangıç cümlem yok şimdilik. nasılsın?

    bana bunu her sorduğunda "iyiyim, çok iyiyim" derdim gülerek. sen de "ben de iyiyim ama merak etmiyorsun biliyorum" derdin, sana hep öyle bulaşırdım çünkü. uzun zamandır kimseye gerçek manada hissederek "çok iyiyim" demedim biliyor musun? üstelik çoğu zaman birilerinin nasıl olduğunu merak edecek kadar da yalnız hissediyorum kendimi, inanmazsın.

    nerden nereye y. benim mektup arkadaşım, yalnızca sesini duyduğum poşet asker arkadaşım. öyle sanıyorum ki sana yazdığım 32 sayfalık mektupla beraber yanında gönderdiğim kahveli misbon şekerden sonraydı bana ilk aşık olma anın. sana bir şey itiraf etmeliyim; hayatımda hiçbir erkek, ona aldığım yahut yaptığım herhangi bir şeye senin o şekere sevindiğin kadar sevinmedi. hiç öyle heyecanlanmadı. sevgilim dahil y. altı üstü rutin telefon konuşmalarımızın birinde çok ama çok sevdiğini söylemiştin, yalnızca aklımda kaldı. biri oldu sonra, onu mutlu etmek için aklımda kalanlardan fazla uğraştım, olmadı. neyse...

    sen de çok centilmendin ama. bana kütahya'dan yolladığın çini kül tablasıyla adana'dan yolladığın bir çift küpeyi o kadar uzun zaman sakladım ki, valla bak. en çok sevdiğim şeydir küpe, bilirsin, yani bilirdin. şimdi bir sürü var, gittiğim her yerden aldım iki üç çift. yine de senin gönderdiklerin kadar zarifini, güzelini bulamadım. sahi sen onları nereden almıştın, hiç demedin? gerçi desen ne olacaktı ki, kızma ama ben onları sevgilimle tanıştıktan bir ay kadar sonra geldiğim ilk sömestrda attım. küllüğü, küpeleri, mektupları da. soba vardı o zaman evde, orda yaktım. çok üzüldüm yaparken, sadece sevgilim bir gün görüp üzülmesin istedim, şüphe etmesin istedim. eski kız arkadaşıyla öyle tatsız şeyler yaşamış, o da aklımda kalmış işte.

    iki yıldan biraz fazla konuştuk seninle değil mi? sen benim yaş günümü hiç unutmazdın, bir de acayip erken kutlamak gibi bir komedin vardı, çok gülerdim. hatta o zamanlar çok yakın bir arkadaşım vardı, elif, hatırlarsın belki. sırf kıskançlığından, tam ders çalıştığımız bir anda zart diye pasta çıkarıp mum üfletmişti, doğum günüme yaklaşık 1 ay vardı üstelik. açıklamasını da "kimse benim arkadaşımın doğum gününü benden önce kutlayamaz" olmuştu. evlendi o da biliyor musun? çocuğu bile oldu, yaşını dolduracak yakında. ben daha hiç görmedim çocuğunu. elif'le de kötü kavga etmiştik zaten ta fakülte zamanında, bazen neyin bitip neyin yaşayacağını kestirmek çok güç oluyor.

    ben seni, senin beni sevdiğin gibi sevmedim hiç. o şekilde olmadı yani. çok çok gençtim, aramızda 8 yaş vardı yanlış hatırlamıyorsam. son iki yıldır olduğum biçimde yalnızdım o zamanlarda da. beni sevmen, alakadar olman güzeldi. başka türlü iyi bir şeyin gelişmesi şu anki düşüncelerimle bile mümkün gelmiyor. fakat şunu düşünmeden edemiyorum y.; seninle bir daha görüşemeyeceğimi söyledikten sonraki yılbaşı gecesi aradın beni, sen olduğunu biliyordum fakat sevgilime saygısızlık etmeyecektim, açmadım. sonra doğum günümde aradın yine, açmadım, üstüne mesaj gönderdin. bir kez daha rica ettim konuşmamamız için, "peki, bir daha rahatsız etmeyeceğim" dedin nazikçe. yalnızca iki yıl, maillerle, mektuplarla, uzunlu kısalı telefon konuşmalarıyla ve benim gençlik hevesimle şekillenen bir sürecin sonunda bile, hiç görmediğim bir erkek olarak varlığımı unutmadın. ondan bir şekilde haberdar olmak istedin. bunu niçin istedin? ya da yıllarımı yanında, fırsatını bulabildikçe koynunda, ayak ucunda, yanı başında geçirdiğim, çok sevdiğim, beni onu çok sevmeye ikna eden, sevildiğime bir saniye dahi şüphe ettirmeyen, "tamam,pes" dediğim her anda "daha yaşamaya başlamadık, geçecek her şey, ta ki yan yana geldiğimiz ilk anda bitecek" deyip beni bir sonraki güne uyandıran erkek, şimdi yaşıyor olup olmadığımı bile niçin merak etmiyor? niçin ona gidebilecek en olağan yolları bile kalbimle beraber kesip attı, kırdı, çiğnedi? beni bütün soruların cevapsızlıklarıyla, geceaşırı nükseden "hiç durmadan savrulacağım galiba" sancısıyla, bazen koltukta uzanmış, beni seyreder halde bulduğum ve dağıtamadığım bulutsu hayaliyle niçin yapayalnız baş etmek zorunda bıraktı y.? sen yetişkin bir erkeksin, bilmediğim ve muhtemelen hiç bilemeyeceğim çok şey var hakkınızda. aklına uyan mazeretleri duymak isterdim hiç olmazsa. laflardık da, iyi olurdu. öyle işte.

    doğum günün kutlu olsun y. nice güzel yaşlara ihtiyar poşet.

    edit: eski linkleri temizlerken benimkinin couchsurfing sayfasına denk gelip bir daha açtım okudum da y., abbovv, hiç mazeret falan duymaya hacet yokmuş galiba ya, iyi olmuş iyi. gittikçe güzelleşecekse demek ki ^:swh^

mesaj gönder