1. birikim dergisi aralık 2016 sayısında çetin çelik imzalı çok iyi bir yazı yayınlamış eğitim hakkında. konu hakkındaki bu ilk giri için argümanları buraya özetlemek yerinde olabilir.

    yazının odaklandığı nokta, mevcut eğitim sisteminin sınıf yapılarını nasıl yeniden ürettiği. belki bildiğiniz üzere mevcut liselere giriş sınavının adı teog. şu anda liselerin büyük çoğunluğu teog ile öğrenci kabul ediyor. teog'un mecburi olmadığı liseler de mevcut ama bunlar hem az sayıda hem de eğitim kalitesi yetersiz. zenginler çocuklarını k12 tipi adı verilen kolejlere gönderiyorlar. okul hayataına bu okullarda başlayan çocuklar ilk 8 yıllık eğitimin ardından teog sınavına girerek diğer liselerde şanslarını deneyebilirler. ancak sınavda başarısız olsalar bile mevcut okullarında devam etme şansları mevcut. bu okulların maliyeti çok yüksek olsa da (yıllık 60 bin lira kadar), eğitim kaliteleri iyi ve çocuğun iyi bir üniversiteye giriş şansını çok yükseltiyor. çocuklarını bu okullara gönderemeyen orta sınıf ailelerin çocukları ise, eğer üniversite sınavını kazanmak istiyorlarsa teog sınavını kazanmak ve iyi bir liseye kayıt olmak zorunda. aksi takdirde eğitim kalitesi düşük olan sınavsız liselerden iyi bir üniversiteye geçiş yapma şansı çok düşük. çocuğun teog'da başarılı olması için de ilk 8 senelik eğitimi iyi bir eğitim alması lazım.

    burada iki husus var: birincisi, orta sınıf ailelerin gündelik hayatından gelen avantajlar, diğeri ise orta sınıf ailelerin kendi yarattıkları imkanlar. yazıda referans verilen bir çalışma var, sanırım alanında klasik bir yapıt: reproduction in education, society and culture - pierre bourdieu, jean-claude passeron. burada alıntılanan önerme, orta sınıf ailelerin aile içi iletişimi ile okuldaki iletişimin birbirine benzer olduğu. bu sebeple orta sınıf ailelerin çocuklarının okula daha iyi uyum sağladığı. bunun yanında alt sınıf ailelerin çocuklarının aile içindeki statüsü ile okul yaşamı arasında çok daha büyük farklar mevcut. bu sebeple alt sınıf ailelerden gelen çocuklar okulda uyum sorunu çekiyor ve genelde başarısız oluyorken orta sınıf ailelerin çocukları daha başarılı oluyor.

    bunun yanında orta sınıf aileler okullarını özel okula gönderemeseler de çeşitli çakallıklarla çocuklarına iyi eğitim aldırmayı başarıyorlar. örnek olarak, pahalı sitelere taşınıyorlar ve nispeten yüksek bağışlar yaparak yakındaki okulları işgal etmeye çalışıyorlar. çevredeki varoşlardan çocuklar okula kayıt olmaya çalıştığında okulu "sitede oturma belgesi" istemesi için zorluyorlar. en kötü bu alt gelir grubundan çocukların ayrı sınıflarda eğitim görmesi için çabalıyorlar.

    böylece alt gelir grubundan gelen çocuklar bir kısır döngü içinde kötü eğitim almaya mahkum olarak istisnai bir durum oluşmadıkça yaşamları boyunca alt gelir grubunda kalmaya devam ediyorlar. bunun yanında anadilde eğitim meselesinin önemi de burada ortaya çıkıyor. okula başladıkları sırada türkçe'ye tam olarak hakim olmayan çocuklar da otomatik olarak uyum problemleri yaşıyor ve başarısız oluyor.

    peki devlet bunun farkında değil mi? yazarın görüşü farkında olduğu yönünde; dahası bu sınıfsal yeniden üretimi özellikle amaçladığı yönünde. teknoloji sektörünün gelişmiş ülkelerde geldiği seviye göz önüne alınınca türkiye'nin gerçekçi bir yaklaşımla bu ivmeyi yakalaması tamamen imkansız. dolayısıyla devlet, bilinçli bir tercihle ucuz iş gücü yaratma ve ekonomik büyümeyi orta-uzun vadede bu kaldıraç sayesinde sürdürmeyi amaçlamakta.

mesaj gönder