1. eski zamanlarda, insanlar takas usulüyle alışveriş yaparlardı. bu sistem basitçe şöyle işlerdi:

    çiftçi kişisinde 1 kg buğday var. metaforumuzda temel ihtiyaçları temsil ediyor
    zanaatkar kişisinde 2 tane balta var. endüstrinin bir kısmını temsil ediyor.
    marangoz kişisinde çiftçilerin işine yarayan aletler var. endüstrinin başka bir kısmını temsil ediyor.
    oduncu kişisinde odun var. hammaddeyi temsil ediyor

    bu kişiler aralarında alışveriş yapmak isteseler, doğrudan alışveriş yapamayacak kişiler şöyle:

    1. zanaatkar ve çiftçi -> zanaatkarın buğdaya ihtiyacı var ama çiftçinin baltaya ihtiyacı yok. çünkü kendisi odun kesmiyor.
    2. oduncu ve çiftçi -> oduncunun buğdaya ihtiyacı var ama çiftçinin oduna doğrudan ihtiyacı yok. çünkü çiftçinin marangozluk kabiliyeti yok.
    3. marangoz ve zanaatkar arasında bir alışveriş gerçekleşmesi için ikisinin de birbirlerinin mallarına ihtiyaç duymaları gerekli.

    takas sistemi tamamen karşılıklı ihtiyaç üzerine kurulu bir sistemdir ki bu sistemin uzun vadede kendini çevirmesi imkansız gibi bir şeydir. 1800'lerden sonraki dünyada artık insanların "bir iş" yapmaktan ziyade "yapılan büyük işin bir ucundan tutmak" şeklinde hayatlarını sürdürdükleri düşünülürse şöyle bir modern tablo karşımıza çıkabiliyor:

    1. kişi: 2017 yılında çıkan iphone'un içindeki kamerayı yapmaya olanak sağlamış kuantum fizikçisi
    2. kişi: bir fabrikada diş macunu tüplerine kapak takan adam
    3. kişi: doktor
    4. kişi: müzisyen
    ... şeklinde sonsuz sayıda meslek türetebiliriz bugün artık.

    takas sisteminin bu noktadaki sorunu, bu kadar divers bir sistem içinde ortak paydada buluşamıyor oluşu.

    apple, iphone'u üretiyor ve üretimi yapmak için kuantum fizikçisinin bilgisine ihtiyacı var. telefonları üretip "ben sana 100 tane iphone yollayayım takaslarsın" mı diyecek? belki de kuantum fizikçisi iphone istemiyordur. belki hiç kimse iphone istemiyordur. bu durumda kuantum fizikçisi sıralı tam liste halinde "benim x yıllık ihtiyaçlarım şunlar" mı diyecek? ve apple da o şeyleri iphone satışlarından karşılayabilmeli ki adama ödemesini yapabilsin.

    doktor, müzisyeni iyileştirir ama karşılığında onun müziğini dinlemek istemiyor olabilir. bu durumda yine apple örneğindeki gibi, müzisyen doktordan wishlist alıp mekan mekan gezip müziğini yapıp doktora ödemesini yapmalı. veya evdeki büyük zulasında (depo gibi) "insanların isteyebileceği şeyler" diye index tutup orada önceden müziğine karşılık takasladıklarını saklamalı.

    bu sistem yürümez. çünkü ikili alışverişlerde birinin talep ettiğini diğeri istemiyor olabilir.

    gereken "şey", herkesin potansiyel olarak istediği bir şey olmalı ki alışveriş sırasında 3. bir kişiye gerek kalmasın. aksi takdirde müzisyen doktora ödemesini yapamadığı için ölür. apple'ın verdiği iphone'lar samsung yüzünden satışlarda çakılabilir. kuantum fizikçisi de elinden iphone'ları çıkaramayıp yaşama tutunamaz.

    o "şey" ne ola ki tüm insanlar istesin?
    - mutluluk? birine somut olarak verebildiğimiz bir şey değil
    - dopamin? onu da sanmam, yapabilsek kendimize yapardık
    - değerli madenler? ah bak bu güzel fikir. ama çok da kullanışlı değil. feodal bey 22 ayar olarak verdiğimiz altından %0.1 kesip tarihin ilk (belki?) enflasyonunu yaratıyor. e haliyle tespit edemiyoruz...

    sonuç: bulamıyorlar. o zaman kendimiz yaratalım diyorlar. en başta değerli madenlerin üzerine kralın damgasını basarak (ki bu damga, altının belirtilen ayarda olduğunun garantisidir) sonraları ise daha hesaplı olması sebebiyle kağıt banknotlara yazılmaya başlanıyor.

    insanlar buna neden güvensin ki? kağıt parçasının bir kıymeti yok?

    tek başına yok ama bütün insanlar var diyorsa vardır. bugün hayatınızı takas usulüyle idame ettirmeyi deneyebilirsiniz ama alışveriş yapacağınız insanlar bunu büyük ihtimalle istemez. çünkü devlet "vergimi bastığım para formatında topluyorum" dediği anda iş bitiyor. yasalar ve kanun devreye giriyor. herkes için daha kolay olduğundan para sisteminde kalmaktan kimse gocunmuyor.

mesaj gönder