1. “bu eşitliğin varlığını savunmak”tan kasıt nedir, önce bir bunu açıklığa kavuşturmak gerek.

    eşitlik deyince sadece biyolojik eşitliği anlıyorsanız bu konuda hiç yazıp çizmeyin en iyisi. zira bu eşitliği savunmak saçmalık falan değildir.

    öncelikle, kamusal alanda kadın-erkek eşitliği ile özel alanda eşitliğin ayrımına varalım.

    kamusal alan nedir? tüm toplumun ortak kullandığı alanlardır; sokaktır. okuldur. iştir. çarşıdır. devlet kurumlarıdır. arabanın içidir. otobüstür.

    -meselâ kamusal alanda bu beğenmediğiniz eşitlik olmasaydı, bugün kadın ve erkek mirastan eşit pay alamayacaktı. (bkz: miras hukuku)

    -bu eşitlik olmasaydı; kadınlar tıpkı suudi arabistan’daki gibi yanlarında erkek olmadan otomobil kullanamayacaktı.

    -bu eşitlik olmasaydı, kadınlar hamileliklerin son aylarında bile işte çalışmak zorunda kalacaklardı, yoksa işten atılırlardı. (oysa günümüzde doğum izni vardır)

    -bu eşitlik olmasaydı, kız & erkek aynı sınıfta okuyamayabilirlerdi.

    en önemlisi bugün, özgecan'ı öldüren katil, kadın-erkek eşitsizliğinden cesaret aldı. eğer toplum olarak bizler, onun beynine biraz olsun kadın-erkek eşitliğini sokabilseydik belki tecavüze kalkışmayacaktı. buna cesaret edemeyecekti.

    biyolojik olarak kadın ve erkek eşit değil elbette. ama bu, kamusal alanda kadın-erkek eşitliğinin savunulmasına “saçmalık” deme hakkını kimseye vermiyor.

    özek alana gelince, kendi şahsî ideolojiime göre, yani liberal-feminizme göre “bırakalım özel alanda insanlar nasıl mutlu olursa olsun” görüşü vardır. birbirlerini istismar etmedikleri sürece, bireyler özel hayatlarında ister eşit olsunlar, ister bir taraf baskın olsun ; orası bireylerin bileceği iş.

    diğer feminist akımları da tek tek anlatacak değilim.

    özetle, kadın-erkek eşitliğini “saçmalık yea, ego savaşına ne gerek var yea” noktasına indirgememek gerek.

mesaj gönder