1. boratav'ın makalesi üzerinde dönüp durmak istemem çünkü referandum gerçekliği ve aciliyeti yanında ufak tefek fikir ayrılıkları önemsiz. bu sebeple tek bir noktaya değinip, daha genel bir sonuca bağlayacağım (ve muhtemelen birileri yine kızacak).

    sevgili @mesut'un "...bizzat iktidar partisinin islam şemsiyesi altında çuvallamaya çalıştığı kitleler..." demesinden, toplumu yaran fail öznenin akp olduğunu anlıyorum. bu bir iddiadır, aklı başında herkes de buna bir ölçüye kadar katılır. ne var ki korkut hoca sadece bunu demiyor. yazısından kelime kelime alıntılayacak olursak: "daha önce savunduğum görüşü tekrarlayacağım: referandum, türkiye toplumunun iki büyük blokunu karşı karşıya getirmektedir. islamcı ve cumhuriyetçi bloklar…" diyor. yani korkut hoca'ya göre toplum zaten bölünmüş durumdadır, referandum sadece bu iki bloku karşı karşıya getirmektedir.

    bu tasavvur, yani cumhuriyet tarihinde (hatta ikinci meşrutiyetin ertesindeki 1909 karşı devriminden beri) iktidar mücadelesinin ilerlemeciler ve gericiler arasında cereyan ettiğine dair tasavvur, gerçekliğin sadece küçük bir kısmına tekabül eder. bu "hikaye", elbette ki gerçeklikle bir takım bağları olmakla birlikte, nihayetinde bir ülküye, bir ideale ulaşma arzusuyla ilişkilidir. nedir bu ideal? kemalizmin çeşitli yorumlarına göre verilecek cevap değişecek olsa da korkut boratav'a göre muhtemelen çağdaş bir hukuk sistemi ve gelişmiş bir kapitalist ekonomiye sahip, sosyal devletin tüm gücüyle hüküm sürdüğü, sosyalizme göz kırpan bir modeldir.

    bu modelin ne kadar arzu edilir olduğu ayrı bir tartışmanın konusudur ama şu tespitte bulunmak lazım: bugün türkiye'ye baktığımızda bu modelin tam tersi bir resimle karşı karşıyayız. cumhuriyet bu ülküye ulaşmakta neredeyse tamamen başarısız olmuştur. bunun tüm sorumluluğunu akp'nin üzerine atmak ise, gerçekleri gizlemek demektir. çünkü neticede akp'yi kuran, şimdi yöneten ve bugün onlara oy veren insanlar yurt dışından ithal edilmemişlerdir. onlar da cumhuriyetin çocuğudur. cumhuriyet, kuruluş ideallerine yakın bir ülke tasavvuru geliştiremediği gibi, bu ideallerin taşıyıcısı kitleler yaratmakta da başarısız olmuştur.

    konuyu laiklik ve islamcılık açısından ele alırsak, cumhuriyet'in siyasal islamla bugüne kadarki (görünürdeki) mücadelesinin tamamiyle iflas ettiği konusunda sanırım herkes fikir birliğine varır. yoksa bugün "laikliğin korunması" gibi bir gündemimiz olmazdı. hatta şu bile iddia edilebilir ki, islam'a karşı daha yakın zamana kadar takınılan resmi tavır (örneğin üniversiteye türbanlı giriş yasağı) işe yaramadığı gibi, aksine, mağduriyet yaratmıştır, ters tepmiştir ve islamın siyasallaşmasına neden olmuştur.

    bu gerçek apaçık ortadayken, türkiye sol hareketine ümit vadeden bir ivme kazandıran hareketi görmezden gelmek ve hala chp'nin neden daha militer laik bir pozisyonu sahiplenmediğine hayıflanmak, iyi niyetinden şüphe etmediğimize göre, gözleri kör eden bir aydınlanmacılığın eseridir diyebiliriz.

mesaj gönder