1. açıkçası iktidar partisinin geçmiş seçimlerdeki nispeten temiz sicili sebebiyle bu seçimin de adil koşullarda yapılacağı düşüncesindeydim. fena yanılmışım.

    anlaşılıyor ki yüksek seçim kurulunun mühürsüz oy pusulalarına ilişkin kararıyla doğuda süregiden baskı rejimi, yapılan usulsüzlüğün parçalarını oluşturuyor. belediyelerine kayyum atanan doğudaki pek çok il ve ilçede kadınların yerine erkeklerin oy kullandığı, oyların sayımı sırasında sandık görevlilerinin sayım yerinden uzaklaştırıldığı, sandık alanına polis ve askerlerin girdiği bildiriliyor.

    tüm bunlar sonuçlar incelendikçe yavaş yavaş ortaya çıkıyor. sonuçlar önceki seçimlerle karşılaştırılıyor. hdp'nin bir açıklaması:

    "Urfa Viranşehir’deki sandık sonuçlarını paylaşan HDP, ilçedeki 60 sandıkta 13 bin 67 “evet”e karşılık sadece 58 “hayır” oyu çıktığını, tutanaklardaki imzaların tek bir kişinin elinden çıktığını söyledi, YSK’ye kriminal inceleme çağrısında bulundu."

    AKAM'ın sahibinin açıklamaları şu şekilde:

    "Benim partilerden, sandık gözlemcilerinden aldığım bilgiler, mühürsüz oy pusulularının tamamında ‘Evet’ çıktığı yönünde. Böyle bir şey tesadüfle açıklanamaz. YSK’nin acilen kaç mühürsüz oy pusulasının kabul edildiğini açıklaması gerekiyor. Bu seçim sonucunu etkilemeyecek sayıda olsaydı zaten YSK açıklar, kimse de itirazını sürdürmezdi. Belli ki mühürsüz oy pusulaları bu seçim sonucunu belirlemiştir. Bazı kaynaklar 2- 2.5 milyon oydan bahsediyor. Bu da katılıma göre yüzde 6 gibi bir orana tekabül ediyor. 900 bin oyun geçersiz sayıldığı bir yerde mühürsüz oy pusulası gerçekten bu kadar fazlaysa ortada bir hile var demektir. Hileli bir seçimi okumak nasıl doğrudur bilemiyorum...Benim edindiğim bilgiler en çok mühürsüz oy pusulasının Güneydoğu’da, Kürt nüfusunun yoğun yaşadığı yerlerde olduğu yönünde. YSK bunu açıklamalı. Hangi bölgede ne kadar mühürsüz oy pusulası vardı? Bunların kaçı evet, kaçı hayır çıktı. Seçimin sonucuna etki edebilecek düzeyde mi?"

    tüm bunlar gösteriyor ki planlı ve organize bir tertip söz konusu. erdoğan'ın, berat albayrak'ın, yiğit bulut'un ve ibrahim kalın'ın seçim sonrasındaki gergin ve huzursuz yüzleri aklıma geldikçe işin içinde hile olduğuna daha çok ikna oluyorum. kul hakkı yemenin huzursuzluğu mu bu suratlar?

    büyük şehirlerde insanlar haklarını aramak için sokaklara çıktılar. sıradan vatandaş için yüksek seçim kurulu bu iddialara yanıt verene kadar yapacak başka şey var mı?

mesaj gönder