1. birkaç yıl önce bir istanbul yorgunluğunda şu dizelerini aniden ve iliklerime kadar hissederek anladığım şiir:

    'sevmek kimi zaman rezilce korkuludur/insan bir akşamüstü ansızın yorulur tutsak ustura ağzında yaşamaktan'

    severken korkmazsın belki ama bir süre sonra yorulursun o sevmekten. çünkü sevmek, eğer aşk halinde tezahür etmişse, pasif bir eylem değildir artık. yaptığın her şeyin yanında bir yandan da seviyorsundur.yemek yerken, temizlik yaparken, seyahat ederken.. yanında sürekli taşıdığın biber gazı gibidir; kullanmasan da varlığı güven verir. soyut bir şeye güvenmekte direnmek kolay mıdır?tabi ki hayır. eğer sevginin beslendiği bir kaynak yoksa, özlediğin sevdiğin kişiyi arada sırada da olsa göremiyorsan çürümekten ve azalmaktan korkarsın. bu sevgi sadece ona karşı hislerinin adı değildir çünkü, aynı zamanda senin sığındığın limandır da.

    o kayıtsız bir sevgi değildir, adeta bütün umudundur. bir anda o duyguyu da kaybetmekten korkarsın, ellerinin bomboş kalmasından, kendine ayırdığın dünya nimetinin elinden kayıp gitmesinden. kalbin kırılmasın diye umut etmeye devam etmek kadar zor şeyler nadiren vardır çünkü.

    ve evet, o artık tutsak ustura ağzında bir yaşamdır. sevginin besleneceği bir kaynak yoktur ama hep diri tutmaya çalışırsın. umduklarının gerçekleşmemesi mi daha kötüdür yoksa o umudu kaybetmek mi?

    işte tutkunun insanın ellerini kırması böyledir. hem kendi sabırsızlığına hem de dünyanın kayıtsızlığına dayanmak zordur. bir çıldırış anı gelir arada. yardım çağrısıdır o an. delirmenin eşiğine gelip delirememek ama geri de dönememek ne zordur!elinde tuttuğun kalem, kaşık ya da her neyse çok ağırlaşır, bileklerinin hangi ara bu kadar zayıfladığını anlayamaz insan. gözyaşlarını döker ister istemez. ama işte, hangi kapıyı çalsa arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu.

mesaj gönder