1. yardım topluluğumuz dolayısıyla ilk gittiğim evi asla unutamıyorum. aile suriyeliydi, türkçe bilen sadece bir çocuk vardı, okula giden iki. evlerinde oturacak koltukları bile yoktu ama benden daha neşeli, daha güler yüzlü ve hayata daha sıkı sarılan insanlardı hepsi. okula giden muhammed yanıma gelip joleli saçını göstererek bak senin için sürdüm demişti. utana sıkıla yanıma gelip abla top getirdiniz mi diye sormuştu, top oynamayı çok seviyormuş. her şeyi anlatabilirim ama içimi burkan gözlerimi dolduran üç şey oldu. birincisi evin en küçük çocuğunun daha önce hiç suluboya görmemiş olmasıydı. fırçanın kağıda değmesiyle gözleri ve ağzı şaşkınlıktan kocaman olmuştu sonra da bize harika bi gülümseme verip tekrar tekrar tüm renkleri kağıda denemişti. hayatımın en güzel ve en üzücü anlarındandır. ikincisi evin ortanca çocuğunun suskunluğuydu. yanına gidip soru sormayı denedim az çok türkçe biliyordu. sen okula gidiyor musun diyince hayır dedi nedeni de gittiği okulun bombalanmasıymış, burada önceden okuduğuna dair belge istiyorlarmış. okulu bombalanan bir çocuğu arkadaşsız geleceksiz bıraktılar nasıl iç burkulmasın ki. üçüncüsü ama kesinlikle sonuncu olmayan şey de biz giderken hepsinin gülümseyerek göz yaşı dökmesiydi. en küçükleri ağlayarak arapça ben de gitmek istiyorum onlarla diyormuş, annesi söylemişti. sonunda koltuklarını yerleştirirkenki mutlulukları, oradan oraya zıplamaları, alışveriş arabasında çuf çuf yapmaları tüm iç sıkıntımı alsa da o günün hüznünü asla unutamıyorum. keşke tüm çocuklar mutlu büyüse, tüm aileler huzurla yaşasa.

mesaj gönder