1. bir tanımı yok, benzetmeler yetersiz.

    hayatımın yarısına geldiğime inanıyorum. ikinci yarıda bir şeyi yakaladım. bir şeyi. büyük bir şeyi.

    şu ana kadar adını bilmediğim ve dahi duymadığım: aşk.

    ilk merhaba ile kıvılcımlanan, bir güne alev alan, şu ana kadar sürekli harlanan, sönmeyen bir şey bu aşk. hiç tahmin edilemeyecek bir anda gelen, insanı insan kılan, yaşadığını hatırlatan, mutlu her hissi uyandıran..

    tutuldum. tam tabiri ile tutuldum. bir gün uyandım ve “o”. bekliyor muydum? hayır. ümitli miydim? evet.

    değiştim, geliştim, sakinleştim. kendimden dahi huzur bulmaya başladım. kaynağımı buldum, huzur verdim.

    geçtiğim sokaktaki bütün satıcılara, amcalara, komşulara selam verip, hal-hatır sordum. bu mutluluğu insan birileriyle paylaşmak istiyor çünkü.

    daha çok yürüyüşlere çıkmaya başladım, yürüdükçe o’nu düşünüyor insan çünkü.

    inancım arttı mesela, “olacak, yapacağım, bitti-gitti”. hayatımın hiçbir döneminde kesin konuşmuyordum çünkü.

    kitaplarla, şiirlerle daha haşır neşir olmaya başladım. güzel sözlerim artsın istiyordum o’na çünkü.

    ben aşkın hep güzel yanlarını gördüm, “o” güzel çünkü. açtım kapılarımı.
    ve aşkın kötü bir yanı var ise, hevesim var bu kötülüğe. onu da iyi yaparız biz çünkü.

    kahveler yaparız, çiçekler sularız, akşam sofralarımız olur, rakı masalarımız.. bir çocuk kahkahası? belki kim bilir?

    aşk; en güzel hayallerin sebebi olabilecek kudretteki tek şey..

    açtım kapılarımı.

mesaj gönder