1. “çocukluğu olmayanın büyüklüğü de olmazmış.”

    şükrü abi’nin dediğine hak veriyorum. yaşamayı beceremiyorum. sanırım öğretilmemiş hiç. öğrenememişim hiç. doğru nedir, nerede olmalıdır, yanlış nedir, neden olmamalıdır vesaire. hep kendim öğrenmeye, kendime öğretmeye çabalamışım. nitekim bu da yaşamayı geciktirmiş. ne zaman çocukluğumdan bahsedecek olsam boğazıma dizilir bütün çocuk yaşlarım. tıkanır. çeviririm lafı. mahallede misket oynardık biz. ezcümle, hiç diğer kız çocukları gibi büyümedim. tasolarım vardı, arabalarım, misketlerim, askerlerim... ancak içimi diri tutan askerler dondurucu soğukla savaşamayıp birer birer gömüldüler o toprak yığınına.

    yaşamayı beceremedim hiç. şükrü abi haklı. bizim evde konuşmazdı kimse. konuşulduysa da kavgadandır. konuşulduysa da sesler yüksektir. yaşam buydu benim için. içimde beslediğim, öğrendiğim öfke etrafımdaki insanları birer birer hırpaladığında anladım. onlar gibiydim. insan biraz da evidir aslında. onu paylaşır diğer insanlarla. sevgiyi yaşatmayı beceremem. orantısızdır hep. her kış kar yağdığında pencereye koşup tek tek düşen kar tanelerini seyrederdim. sanırdım ki ben uyumadığımda gündüz olmaz. sormamalıydım çünkü evde herkes öfkeliydi. öğrendim sonra.

    şükrü abi haklı. bir gün olur da karşılaşırsak eğer, soracağım ona. büyüklüğü olmayanın yaşaması nasıl olurmuş?

mesaj gönder