1. "neden yetişkin olamadık?" diye sordum bugün, kendi kendime düşünürken.

    insanlar hayatlarının belli aşamalarında bazı sancılar yaşıyor, sonra bu sancıları arkalarında bırakıyor ve ilerliyordu; veya aşkın, paranın, seksin, saygınlığın peşinde koşuyorlardı hiç değilse ve arkalarında bırakmadıklarını akıllarından uzak tutuyorlardı.

    insanların hayatta bir amaca ihtiyacı yoktu; çünkü yaşama amacı, yaşama istencinin bir ifadesidir. tıpkı rüyalardaki olayların bazı duygulara kılıf olması için uydurulması gibi. (öznel düşüncemdir)

    ben ne o "ergenlik sancıları"nı bir kenara bırakabilmiştim, ne de bir amaçsız tam olmayı başarabilmiş. evet, ne yazık ki bazılarının rahatsız olacağı kadar çocuk mantığıyla bakabiliyorum dünyaya. ortalama birinin -gerçi benim gibilerinin sayısı artıyor her geçen gün- zorlanmadan yapabildiği şeyleri ben yaparken yaşama isteğimden harcıyorum. hayata devam etmek için onu sömürmek; bazı şeyler pek istendiği gibi gitmeyebiliyor.

    yetişkin olamıyorum işte. bir türlü "artık ben bir meslek sahibiyim, insanlar bu iş için beni muhatap alıyor ve bana güveniyorlar; artık 25 yaşındayım, öğrenci değilim, elime düzenli olarak bir miktar para geçiyor; artık yaşamın belli seviyelerini aştım ve yeni mücadelelere hazırım" diyemiyorum. eski mücadelelerimi hiç kapatamadım, yenilerini eklerken onları da taşıyorum.

    sırtımda yılları sürüklediğim doğrudur. hangi yılları sürüklüyorum? tümünü. neden? bilmiyorum. hiç, kime veya neye ve neden kırıldığınızı bilmeden, sanki biri hayatınıza feleğin sillesini vurup sizi bir karadeliğe sürüklemiş gibi hissettiniz mi? "kimi affedemiyorsun" sorusunu ne zaman sorsam, "kendimi" cevabını alıyorum. ben kendime, kendim olmaktan başka ne kötülük yaptım? bilmiyorum.

    gerçekten de sanki kendime bir şey yapmışım gibi. yıllar boyu kendimi salmışken bana sürekli "kendine yazık ediyorsun" dedikleri için mi böyle oldu acaba?

    zamanım boşa gidiyor. çok yoruldum, gerçekten. bir türlü toparlayamıyorum, ne yaparsam yapayım zamanım boşa akıyor. dolu nedir? dolu, dolu hissedebildiğindir. ben bu hissi hissedememekten yoruldum.

    sanki dünya aynı uzun şarkının tekrar tekrar çalmasından ibaret. şarkı uzun olduğu için bir türlü ezberleyemesem de tekrarından sıkıldım. zaten ezberlemek de istemiyorum. sanki arkadaşınızın çok sevdiği için açtığı bir şarkıymış da bu, zorla katlanıyormuşsunuz gibi düşünün. veya bu şarkıyı anne babanız çok seviyormuş gibi.

    trinity'nin neo'ya beyaz tavşan'ı takip ettirdikten sonra dediklerindeki gibiyim. uyumakta sorun yaşıyorum, bir çıkış arıyorum fakat bulamıyorum.

    wachowski kardeşler biliyordu, nietzsche de biliyordu. nietzsche çok daha önceden söylemişti nihilistlerin dünyayı basacağını. ben, onların içinde nihilist olduğunu bilenlerdenim işte.

    içimdeki acı geçmiyor.

mesaj gönder