1. “kadınlar feminizmi çarptırıyor.”
    “kadınlar feminizmi açıklığa vuruyor.”
    “kadınlar feminizmi yanlış aksettiriyor.”

    arkadaşlar biraz nefes alın, nefretiniz biraz soluklansın. sizi yemeyecek feminizm ya da erkekliğinizi zedelemeyecek. ha şayet gâye kadınların özgürlüğünden, kendi başınalığından ve kendi parasını kazanmasından korkmaksa o zaman başka. ne kadar yazılsa, ne kadar çizilse anlamak istemeyeceksiniz. fakat biz anlatmaya devam edeceğiz.

    ideolojileri siz sahiden büsbütün bir amaç yönünde mi görüyorsunuz? ya da sahiden herhangi bir ideolojiye gönül vermiş her insan aynı bir noktadan sonuca doğru yürüyebilir mi? hayır. bu sosyalizmde de, liberalizmde de, muhafazakârlıkta da böyle. her insanın bir ideolojiyi yaşayış biçimi farklıdır ancak bu teoriyi değiştirmez. aslında her ideolojide olduğunu bildiğiniz şeyi sadece feminizm üzerinden yansıtmanız gülünç.

    -kadına saygım var ama...
    -kadın-erkek eşitliğinden rahatsız değilim ama...

    ile devam eden cümleleriniz gülünç.

    eğer ortada bir çocuk varsa burada onu büyütmekle yükümlü olan kadın ve erkektir. salt kadın değil. kadının çocuğu emzirme istisnası dışında erkeğin herhangi bir görev yüklenmemesi ve bunu tamamen kadına adaması “analık” vazifesinden bahsetmesi, bir bireyi yalnızca bir amaca adayarak onunla var etmesi yeterince yanlış.
    kadın çalışınca çocuk boş kalıyormuş. bu çocuğun babası yok mu? ne iş yapıyor o? eve ekmek getiriyor. e kadın da getiriyor? durumlar ve şartlar eşit. burada tabii ki geçmişten gelen öğretiler devreye giriyor ve iş çözülüyor. kadın eve, erkek eve ekmek götürmeye uğurlanıyor. bu zamanla kadını ikincilleştirip erkeği “evin direği” yapıyor. çünkü eve ekmek getiren erkek. ha deniyor ki feminizm bununla ilgilenmeyip bacak kılları ile ilgileniyor. siz nerede yaşadığınızın ayırdında değilsiniz sanırım. bırakın kadın erkek eşitliğini, insan kavramı bile değersizken şu ülkede, aile normlarını baş aşağı etmek bir toplumsal devrime dönüşür. tepeden inmeci hiçbir şey başarıya ulaşmaz. kadınlar olarak seçme ve seçilme hakkına sahip olan ilk ülkelerden biri olsak da normlar hala aynı. çünkü bir düşünceyi değiştirmek dünyanın en zor devrimi. hele de bu kadar kapalı bir ülkede.

    feminizm, bu noktada eşitlik diyor. asla üstünlük demeden. sen ne yapıyorsan onu ben de yapabilirim diyor. ya da fırsat eşitliğinden bahsediyor herhangi bir amaçta. bacak kıllarından falan bahsedilmiş, bu kaç kez mantıklıca düşünüldü herhangi bir estetik kaygı yüklenmeden? erkek kıllı bir vücuda sahip olduğunda çok mu estetik oluyor? hayır ama cevap “hehehe olum biz türk’üz, biz erkeğiz”

    kadın ince olmak zorunda değil, tüysüz olmak zorunda değil, evde oturmak ve emek sömürüsüne uğramak zorunda değil, çocuk doğurmak zorunda değil yani sizin atfettiğiniz hiçbir şeyi yapmak zorunda değil çünkü o aynı senin gibi bir birey ve kendi ile ilgili, bedeni ile ilgili kararlarını kendi verebilir. bir salın artık. çağdışılığınız iğrendiriyor.

    ha bir de şimdi hatırladım, kadınları savunurken ne olur “benim de kız kardeşim, benim de annem var” şeklinde düşünmeyi bırakın. senin kız kardeşin ya da annen olmayan herhangi bir kadın, senin düşmanın değil. ona istediğini yapamaz, o hakkı kendinde bulamazsın.

    sözüm bu nefret kusanlara,
    biliyorum hoşunuza gitmiyor kadınların bu kadar özgürleşmesi ve bireyleşmesi ya da örgütlenmesi, ama üzgünüm. dikte ettiğiniz hiçbir şey bizi ilgilendirmiyor. aksine “kahkaha atarak” gülüyoruz.

mesaj gönder