-
uzanmış yerde michael kiwanuka - bones dinlerken annem gelip defalarca katlanmaktan yıpranmış bir kağıt bıraktı başucuma. kanepenin altındaki fazla eşyaları çöpe atacakken pantolonun cebinde bulmuş. baktığımda üniversitede yazdığım bir şiir. bunca yıl kanepenin altında, pantolonun cebinde beklemiş. dibine birikmiş bir acının en acemi hallerini yeniden hissettim. micahel kiwanuka'nın şarkısını tekrar tekrar başa sararak okudum.
nasıl bir şeydir böyle öldürmek
kaderin ucunda fitillenen ateşten kaçmak
gibiydi gürültülü odalardan
kara karganın gözlerindeki kederin karanlığıydı
korkularım utana utana delirdi ötede
cinnet geçiriyor çocukluğun diyorsun
çağın karanlığında asırlardır müebbet yattı
hâlâ da...
büyüyorum tamir ederek kırılan yerlerimi
gayrı bana kalsın hıncım sen yalnızlığımı götür*
tenlerde yuva kurmak ne kadar uzatır ki ömrü
neden bir insana en çok pazar günleri dokunur
neden acıtır beni düştüğüm yerin kimsesizliği
dokun bana geri kalanlarla çiçeğe dönüşsün yaram
dokunduğun an öpmüştüm seni hatırlamıyorsun
karşı geliyordu yeryüzü kurallarına dudakların
ellerin ellerin ne çok benziyordu bir babaya
ömrüm başı eğik bir cümle avucunda
öyle eksilmişim ki tamamlanamıyorsun
o yaşananlar hiçbir şeyiydi bu hayatın
sırıdır çürüten bir aşkı
öldürüyorum...
(*) ahmet oktay – hıncım bana kalsın gayrı sen yalnızlığımı götür