-
"uyuyamadım bir gece daha
kalktım pencereyi açtım
temiz hava bekledim gelsin diye
sen doldun içeri usul usul
geceyi kokladım
huzuru onda bulurum dedim
sen koktun burnuma
kokunu hiç bilmedim
bir kez olsun içime çekemedim
gece tanıştım gece tartıştım
gece kızdım gece aşık oldum sana
kokunu o belledim
serin temiz huzurlu
başka bir şey kokamazsın
kapıyı açtım essin diye
yaprak kıpırdamadı ne esmesi
ama sen girdin içeri
nasıl yürüdüğünü de bilmiyorum ya
yumuşak adımlı hayal ettim
çekingen ama seven adımlarla
izinsiz girdin oturdun yanıma
bir ömür kalkmayacak gibi
yerini sevmiş menekşe gibi
güzelce oturdun
gözlerimin içine baktın
yeni doğmuş saflığıyla
ilk gördüğün benmişim gibi
güvenircesine baktın
gözlerinle konuştun
hiçbir dilde olmayan şeyleri
bakışının her saniyesiyle söyledin
elime dokundun birden
ürperdi içim
melek geçti derler
meğer sen dokunurmuşsun
cahillik işte bilmez onlar
omzuma koydun başını
uyudun sandım nefesimi tuttum
anladın ki elimi okşadın
bir bebek sakinliği
sevmezsin pek ama
bir kedi masumluğuyla durdun öylece
kendini anlattın bana
eski yunan mitolojisi gibi
ezbere bildiğim bir hikayeyi
hiç dinlememişim gibi anlattın
sen anlattın ben dinledim
tarifi zor sesinin
akşam kızıllığı gibi ama taze
yeşil çayırlar gibi ama sonsuz
yine pek sevmezsin ama
yaz güneşi gibi sıcacık
dol gir otur odama çıkma
seninle güzel odam
sensiz bir masa bir sandalye
oturup yine seni yazarım orda da
en derinine dokundun odamın
başkasına izin verme tut elini
gözlerime senden başkası bakmasın"
yine yıllar öncesinden bir şiirim. neler geçmiş üzerinden. kimler baktı o gözlere. başkası bakmasın demişim zamanında. neyse.